Kayıtlar

Temmuz, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Neden?

Neden! Hiçbir ulusta göremeyeceğimiz bütün hadiseler neden bizde yaşanır? Neden, sürekli özgürce yaşamamız ve kimliğimizi kazanmamıza vesile olan atalarımızı sürekli eleştiririz? Neden, hiç yorulup usanmadan inançlarımızı yüzyıllar geçse de sorgulamaya devam ederiz? Zamanında verilmiş kararları, sözleşmeleri, anlaşmaları sürekli tenkit etmekten yorulmayan ve hatta Atatürk olmak üzere o dönemde yaşanan bütün olayları yargılayan, beğenmeyen ve sürekli “hata olduğunu” bilir bilmez savunan bir millet… Nasıl olduk? Hiç bilmiyorum… Türk insanından başka hiçbir milleti göremezsiniz ki, ulusu kurmuş, özgürlüğünü ona geri vermiş liderini eleştirsin. “Yaptığı ne varsa doğrudur” der geçerler. Kimse kimsenin inancını sorgulamazken, biz kendi inandıklarımızı karşıdaki insanlara kanıtlamak için sürekli savunmaya geçeriz. “İnanırsın bana ne, inanmazsın bana ne” demeyi bir türlü beceremeyiz. Bir Hıristiyan ya da başka dine mensup hiç kimse oturup “neden bu dine ina

İşine Gelmiyor!

İşine gelmiyor! Bu kelimeyi hayatımızın içinde mutlaka ya söylemişizdir ya duymuşuzdur ya da zaman zaman “Cin gibi, işine gelmiyor!” diye çınlayan kulağımızla, ebeveynlerimizin gür seslerine maruz kalmışızdır. İşine gelmiyor! Anlamaya çalışırız, çabalarız ancak bir türlü başaramayız… Yönümüzü kaybederiz, evimizin adresini tarif edemeyiz mahcubiyetin bini bin para, ancak bir türlü doğru adrese gidemeyiz… Yabancı kelimeleri söylemeye çalışırız ki anlamını çok iyi bilmemize rağmen, dilimiz bir türlü dönmez, millete şaklaban oluruz, ancak o kelimeyi doğru telaffuz edemeyiz… İşimiz ve sosyal çevremiz nedeniyle yabancı dil öğrenmek için gitmediğimiz kurs, eğitim kalmaz ancak “my name is…” den öteye gidemeyiz… Bütün bize öğretilen teknikleri uygularız, ancak normal insandan iki kat daha çaba sarf etmezsek bir türlü akademik başarıyı sağlayamayız… Her şeye rağmen sosyal ve mesleki başarı sağlayabilsek de eksik ya da karguşuk kurguşuk yazmaktan bir türlü kurtulamayız… Kon

Ben, senden güçlüyüm…

Ben, senden güçlüyüm… Araştırmalara göre insan beyni, ilk komutu emir olarak kabul eder ve her konutu olumlu algılarmış. O yüzden insan hayatında iç ve dış motivasyonun ne kadar önemli olduğu sık sık tekrarlanır. Bunun diğer anlamı da olumlamadır, yani kötü bir düşünceyi bile olumlu hale getirip bu durumun olumsuz etkisini en hafif bir şekilde atlatabilme. O yüzden çocuklarla konuşmalarımız hep olumlama üzerine olmalıdır ki kaygı, korku, endişe duygularını kazanım haline getirmeyip, öz benliklerine zarar vermeyelim. Elbette ki bizim bilimsel olarak bildiklerimizi özellikle siyasiler, yöneticiler, işverenler çok daha net bilirler ve bir toplumu, grubu etkileri altına almak için beynin bu özelliğini çok da güzel kötü niyete kullanırlar. Eğer niyetimiz kendi çıkarlarımız ve bulunduğumuz makamı-mevkiiyi ve hatta olmayan ya da var olan düşük öz benliği yüksek tutabilme adına, çokta fazla kullanırız. Nihayetinde söz sahibi olma, güçlü görünme ve bir zümreyi susturma, pasifleştirme gayret

Sıkışan Kuyruk...

Sıkışan Kuyruk… Size iki farklı anekdot yazmak istiyorum. Artık benim de hafızam yavaş yavaş eski bilgilerimi silmeye başladı, umarım bu hikâyeleri doğru hatırlarım. Bir tilki dağda gezerken o muhteşem güzel kuyruğunu iki kayanın arasına sıkıştırır. Öyle yapar böyle yapar “ölmekten daha iyidir” diyerek, gururlandığı kuyruğunu keser. Yine dağda gezerken, başka bir tilki onun kuyruğunun olmadığını fark eder ve sorar. Eee.. Haliyle ölümden korkup kuyruğunu kestiğini nasıl söyler ki kuyruksuz tilki? Adının korkağa çıkmasını ister mi hiç, döner der ki “kuyruğum fazlalıktı, avlanırken sorun oluyor, yiğitliğin şanındandır farklı olmak, kestim kuyruğumu. Buna, elbette ki soran tilki inanır. Döner oda kuyruğunu keser. Gel zaman git zaman bu söylenti öyle yayılır ki artık kuyruğunu kesmeyen tilkiler, dışlanmaya başlar ve o günden bu yana da sorgulamayan, araştırmayan insanlar, sorgulayan mantıksız bulup normalin peşinde koşan insanlara kötülük yapmaya devam eder… Eğer