Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yeni Normalleşmeyle Bir Günü Daha Kutladık!

Yeni Normalleşmeyle Bir Günü Daha Kutladık! Ne olacak bu halimiz? Arasta gibiyiz, ne ileri gidebiliyoruz ne de geri… Yaşamın boşluğunda sıkışıp kaldık. Kendimi ara ara ölümü bekleyen hasta gibi hissedip sonra bir silkinip “dur, yahu daha nefes alıyorsun, hem alın yazının önünde kim durabilmiş ki sen çırpınıp duruyorsun” diyerek, iç motivasyonumu güçlü tutmaya çalışırken buluyorum. Kurbağa hikâyesini bilir misiniz? “Kurbağa bir tereyağı yapan süt kazanına düşer, haliyle hayvancağız kurtulmak için çırpınır o çırpındıkça süt tereyağı kıvamına gelmeye başlar, bunu fark eden köylü, yayığı yaymadan tereyağı olduğunu görünce her kurbağa “kurtuldum” diye düşündüğün de üzerine yine bir kova sütü dökerler, bir iki hayvan sonun da anlar ki ne kadar çabalarsa çabalasın bu süt kazanından kurulamayacak ve kaderine teslim olur.” Hüzünlü bir hikâyedir ve zaman zaman bu çaresizliği hepimiz yaşıyoruz. Galiba, bazen olacakların önüne geçemediğimizi anlayınca kader denile

Ne Acı...

Ne Acı… Bir ülkenin vatandaşı olun ve her zaman olduğu gibi kendi başınızın çaresine bakmaya mahkûm edilin… Kocaman devletiniz, herkesin kıskandığı hükümetiniz olsun ve siz hastalıkla, yoklulukla sınanmaya devam edin… Aylardır dünyayı kasıp kavuran minnacık bir virüsle hayatta kalma mücadelesi veriliyor. Ülkeler kendi çapında türlü türlü önlemler alıyor, salgını hafifletme adına, halkını açlığa sürüklemeden çareler bulmaya çalışıyor ve yaptıkları hatalı davranışlardan geri dönüp önlemleri değiştiriyorlar. Anlayacağınız onlar şuan da salgınla mücadele ediyor ve aşı bulma telaşı için de süreci en hafif bir şekilde atlatmaya çalışıyorlar. Peki, biz de ne oluyor? Koca bir hiç! Zaten aşı çalışmaları yapabilecek ne bir bütçeye sahibiz ne de böyle bir merkezimiz kaldı. Bilimsel çalışmaların hiçe sayıldığı, inançlara milyonların bağlandığı, bununla birlikte hasta olanların kendi haline bırakıldığı gibi artık yokluğun dibini gördüğümüz bir sürecin için de boğulup

Hiç Sevmeyi Denediniz Mi?

Hiç Sevmeyi Denediniz Mi? Her zaman hayatın aslın da bir boşluk olduğunu düşünmüşümdür. Bizler de o boşluğu dolduralım diye varlığımızı göstermeye çalışıyoruz sanki… Biliyor musunuz? Ki biliyorsunuz, bu boşluğu iyi işler yaparak da kötülük abidesi olarak da bir şekilde dolduruyoruz, nihaiyi sonuç belli… Geri dönüşü olmayan başka bir boyuta göçüp gitmek… Belki de canlının varoluşunun iki nedeni vardır kötü ya da iyi olarak dünyadaki vazifesini tamamlayıp, ne kadar inkâr etsek de, korksak da gideceğimiz tek varış noktasına varmak… Bu aralar bunu çok düşünür oldum. Kim bilir, belki sürekli ölüm haberleri duymam, hastalığın artık insanların ruh sağlığını bozduğunu görmem ve anlamsız etnik, dini kökenlerin sanal âlemde birbirleriyle yaşadıkları gerginlikler, böyle düşünmeme neden olmuştur. Ve şunu kendime sordum “İnsanlar hiç mi, bir canlıyı sevmeyi denemek istemiyorlar?” Hiç, sümüklü bir çocuğu sevmeyi denediniz mi? Yahut sadece karşılığı sevgi olabilecek tek beklen

Sizce Biz Akıllanırmıyız?

Sizce Biz Akıllanırmıyız? Çocuktum, büyükbabam Bornova’da sağlık memuruydu. O yıllarda sıkça yaz tatilini geçirdiğim güzeller güzeli Bornova ilçesinin insanları büyülemişti beni. Adana da kimse gece on iki ’den sonra parkta bahçede dolaşmazken, gençler sohbet etmeye o saatler de dışarı çıkarlardı. Ve en fazla beş katlı evleri, ağaçlı yolları hiçbir zaman unutamadım. A… ayrıca dağlardan mı, denizden mi? Estiğini bilmediğim yaz aylarında ki rüzgârı... Gel zaman git zaman oğlum Ege Üniversitesini kazandı. Bu yaz oğlumun okuduğu ilçeye gitmek kısmet olmuştu. O an ki yaşadığım şoku hiç unutmam. “Ne olmuş Bornova’ya her yerde koca koca binalar var ve bu bölge fay hattında” diye hayıflanırken gökdelenleri görmemle “inşallah bir sarsıntı olmaz” diye de içimden geçirmiştim Ve Adana… Adana İlinin ilk yerleşim alanı Seyhan İlçesidir. Çünkü diğer bölgelerden daha sert toprağı vardır. Bunu herkes bilir, o yüzden Seyhan’ın belli bölgelerinin dışında evler ya tek katlı ya da dört, b