Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şimdi biz, soğan cücüğümüyüz?

Şimdi biz, soğan cücüğümüyüz? Bakın Vikipedi de 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı nasıl tanımlanmış: 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. Dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanmıştır.  Vikipedi Başlama :  1889 Törenler :  Örgütlü yürüyüş ve gösteriler Türü :  Uluslararası gün Kutlayanlar :  İşçi sınıfı, sosyalistler, komünistler, anarşistler ve diğer sol gruplar Oldum olası özel günleri kutlamak bana ters gelir ki farkındaysanız özel günlerin doğuşu genel olarak 18. ve 19. Yüzyıllar da olmuştur ve yine farkındaysanız Batı devletlerinde olmuştur ve yine farkındaysanız sömürünün, sınıf ayrımının, yoksulluğun yoğun olduğu dönemler ki Dünya savaşlarının ya başları ya sonlarıdır. 21.yüzyıla geldik dünya değişti, iklimler değişti, nesiller değişti ancak biz değişemedik… Özel günl

Biz bir toplanıp gitsek mi?

Biz bir toplanıp gitsek mi? Hava mis… Gökyüzü başka bir mavi… Sabahları bol oksijeni içime çekip… Her gün yaylada uyanıyormuşum hissiyle, sabaha günaydın diyorum, Kuşların bu kadar net sesini duymamıştım hiç… Doğruysa, ozon tabakasının en büyük deliği kapanmış, Balıklar ve hatta yunuslar korkusuzca engin denizin maviliğin de dans eder olmuşlar, Denilen o ki havadaki oksijen oranı çoğalıp, sular temizlenmeye başlamış, Sokak hayvanları, karınları doyduktan sonra, efe efe meydanlarda gezeliyor, Anlayacağınız biz tabiatı asıl sahiplerine vermiş durumdayız. Bir taraftan da dağılmış olan aile anlayışı, tekrar toplaşmaya başladı. Analar babalar evladın, ailenin, atanın kıymetini tekrar hatırladılar… Bu virüsle, çok fazla Latince kelimeler bile öğrendik, pandami,enfekte, vantilatör,entübe gibi, bir çok Latince terim. Zaten her şeyi yarım yarım bilip satmayı seven bir millet olunca, biz sağlıkçılara, böyle giderse akıl bile vermeye başlarız. Malum ç

İstiklal Marşımız dört bir yanı çınlatsa olur mu?

İstiklal Marşımız dört bir yanı çınlatsa olur mu? Sanal paylaşımlar da ne de güzel bir istek dolaşıyor, ‘‘İstiklal Marşımız aynı an da camilerimizden okunsun!’’ Aslın da şu zor zamanlarımız da milli ve inançlarımızın harekete geçmesi, umutsuzluğumuzu, hüznümüzü biraz olsun hafifletmez mi?   Bu çağrıya keşke cevap verseniz ve en azından bayramımızı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ mizin 100. Yılını coşkuyla kutlasak ne de güzel olur. En azından biraz morallerimiz düzelir ve anlık da olsa mutlu oluruz. Kim bilir, belki bu çağrıyı duyan olur… Çok zor bir süreçten geçiyoruz, kimimiz geçim derdiyle uğraşırken, kimimiz salgında kaybettiklerimize yanıyoruz. Bu yolun sonu nereye varacak? Tünelin sonu aydınlık mı, Olacak? Hiç birimiz bilmiyor ve bu çaresizliğin içinde, ne yerdeyiz ne de gökte… Bazen ne günah işledim de bu memlekette doğdum diye hayıflanırken, ah! Şu vatan sevdası var ya… İşte! Bu vatan sevdası ağzımın üstüne bir vuruyor ki, hiç sormayın… İç sesim, ‘‘Va

‘‘Hiç bir şey olmasa bile kesinlikle bir şey oldu’’

‘‘Hiç bir şey olmasa bile kesinlikle bir şey oldu’’ Bence de kesinlikle oldu… Kesinlikle olan şey, çarşafa dolanmamız… Bir aydır evde olunca bilumum haber kanallarını takip etmeye çalışıyorum. ‘‘Evde kal’’ diyorlar ama aş, iş denildiğinde bir sessizlik hâkim etrafta,   sürekli açıklamalar yapılıyor. ‘‘Destek paketlerimiz var şu krediyi alacaksınız’’, ‘‘bu yardımı yaptık’’ söylemlerini duyarken daha ‘‘ben yararlandım’’ diyeni duyamadık. Pek bilemedim kimlere yardım edildiğini, ‘‘maskeni al’’ diyen de olmadı. Hoş, krediyi alsak nasıl ödeyeceğiz, ötelenen borçlarımızı sihirli değnekle mi topluca ödeyeceğiz ki sokağa çıkmıyoruz maskeyi ne yapacağız? Biriken SSK’lar için bile bir iyileştirme yok, kaldı ki eskilerini bile ödeyemiyorduk. Benim hayatım da ki çoğumuz da aynı durumdayızdır kesinlikle olan, tam 1 aydır ve hatta 2. Aya girmiş işsiz, geliri olmayan orta kesim esnaf ve çalışanın açlıkla, yoklukla sınavı…     Kesinlikle bir şey oldu… Salgınla mücadel

Darbe Böyle Olur, Buyurun Savaşa Hoşgeldiniz!

Darbe Böyle Olur, Buyurun Savaşa Hoşgeldiniz! Bugün günlerden 11 Nisan 2020 ve sabahın 7’si üstelik bizim gibi yoğun iş hayatı olan insanların en keyif aldığı günlerden, hafta sonu tatili, tabi o günler de eğitim… Toplantı… Gibi, gibi işleriniz yoksa. Elbette, sayın korona memleketimize uğramadan önceydi bunlar. Ancak beni uyku tutmadı. Eee yıllarca çalış çalış sonra da böyle zorunlu tatile gir. Galiba bu sefer gerçek emeklilik yaşıyoruz hepimiz. Biliyor musunuz? Maddi sıkıntı ve ölümler olmasaydı, benim hiçbir şikâyetim yok aslında bu durumdan ve hatta çok da heyecanlıyım, bu saatte kalkıp aklımdakiler gitmesin diye, bilgisayarın başına geçip sizlerle heyecanımı paylaşmak istedim… Keyfim yerin de oh be! Artık biz 70 kuşağı da eğer virüsten kurtulur yaşarsak, torunlarımıza anlatacağımız tarihe damgasını vuran anılarımıza, bir tanesini daha eklemiş oluyoruz… 80 darbesin de daha 9 yaşında saçı belekli, sümüklü bir bebeydim. Solcu ağabeyler 12 Eylül ihtilalini anlatı

Melekler De Ölürmüş…

Melekler De Ölürmüş… Keşke sizlerle günlük yaşanan saçma sapan konuları paylaşabilseydim… Çocukların gelişiminden, Sevda çekenlerin ruh halinden, Ekonomik sıkıntıdan, iktidarın ve muhalefetin saçma sapan yönetimlerinden bahsedip ahkâm kesebilseydim… Yok yapamıyorum,olmuyor,canım yanıyor hem de cayır cayır ….. Evet, melekler de ölürmüş… Size adını da yazsam tanımazsınız bu meleği. Melekler, biliyorum ki sadece ihtiyacı olana görünür… Benim meleğim, downlu torunun melek annesi... Hepinizin çocukluk arkadaşı mutlaka vardır, hiç ayrılmamış kötü gün de iyi gün de çocukluğunuzu, gençliğinizi,olgunluğunuzu ve yaşlılığınızı beraber yaşadığınız.Onların ailesi sizin aileniz   olur.Bir bakarsınız ikinci aileniz onlardır. İşte, benim meleğim oydu… Ahiretliğimin annesi… Teyzem, Sıkıntılarla dolu bir gençlik, yıllarca köy, kasaba,   şehir şehir gezen bir öğretmen. Atatürk’ün aydın kadını…   Şu an da 30 yaşında olan downlu torunun melek annesi, Mele

Biz Salgından Olmasa Da Anksiyeteden Gideceğiz, Az Kaldı!

Biz Salgından Olmasa Da   Anksiyeteden Gideceğiz, Az Kaldı! Günlerdir televizyonların başın da o haber senin bu haber benim gezeleyip duruyoruz… Herkesin kafasından ayrı ayrı seslerin çıktığı yetmiyormuş gibi, bilmem nerede ki profesörün canlı yayın da işten atılma hikayesiyle birden bire iktidar sevici olmasına tanık olmak, bunlar yetmezmiş gibi tıp uzmanlarının birbirleriyle fikir çatışmalarına şahit olmak…. Bana ne kardeşim bana ne! Ben ne bilirim hangi ilacın neye yaradığını ben ne bilirim Latince… Bana bu lanet salgın da ne yapmam gerektiğini anlatın,işin ne kadar önemli olduğunu anlatın,bilim kurulunun hiçbir söz hakkı olmadığını anlatın…. Oturup bu insanları haklı olarak seyrediyor ve gelecekte neler yaşanacak, süre nasıl kontrol altına alınacak gibi konuları görmek, duymak isterken artık korku sarmalının içine takılıp kalıyoruz… Çocuklarımızı virüs taşıyıcı, yaşlılarımızı da her an ölecek gibi görmek hepimiz de inanılmaz kaygılara neden oluyor?

1 Nisan Şakası mısınız siz?

1 Nisan Şakası mısınız siz? Zorunlu karantinaya gireli galiba 15 günü falan oldu, gördüğüm her haber kanalını takip etmeye çalışıyorum. ‘‘Sokağa çıkmayın’’ diyerek, ne kadar gelir yüzeyi yüksek yerler varsa orayı paylaşıp bir de bu hassasiyet için boyna teşekkür ediliyor… Bir taraftan kampanyalar başlatılıyor ve bir şekilde engel olunuyor… Habire çözüm paketleri açıklanıyor, ancak kime ne faydası olacak bilinmiyor… Salgın hızla yayılmaya devam ederken, bir taraftan akıl sağlığımızı korumaya çalışıyor bir taraftan bırakın rutin ödemeleri,   yarın ekmek bulacak mıyız? Endişesini yaşıyoruz… Ve bir açıklama ‘‘Devlet için de devlet yaratılmasına izin vermeyeceğiz, bu halk bunun hesabını soracaktır sizden’’ Allah’ınızı severseniz siz şaka mısınız? Yoksa, halkın aklıyla şu felaket durumunda bile oynamaya devam mı, ediyorsunuz?     Evet, haklısınız bu tür yardım kampanyaları için önce valilikten onay alınmalı, ancak bunun uyarısının bile bir üslubu vardır,