Şimdi biz, soğan cücüğümüyüz?


Şimdi biz, soğan cücüğümüyüz?

Bakın Vikipedi de 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı nasıl tanımlanmış: 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. Dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanmıştır. Vikipedi
Başlama1889
TörenlerÖrgütlü yürüyüş ve gösteriler
TürüUluslararası gün
Kutlayanlarİşçi sınıfı, sosyalistler, komünistler, anarşistler ve diğer sol gruplar

Oldum olası özel günleri kutlamak bana ters gelir ki farkındaysanız özel günlerin doğuşu genel olarak 18. ve 19. Yüzyıllar da olmuştur ve yine farkındaysanız Batı devletlerinde olmuştur ve yine farkındaysanız sömürünün, sınıf ayrımının, yoksulluğun yoğun olduğu dönemler ki Dünya savaşlarının ya başları ya sonlarıdır.

21.yüzyıla geldik dünya değişti, iklimler değişti, nesiller değişti ancak biz değişemedik…

Özel günler aslında bir topluluğu, cinsiyeti, canlıyı ya da toplumu aşağılayan, öteleştiren sosyal bir harekettir. Neden mi?

Bir defa denilen o ki, ‘‘senin zaten kanunen, toplumsal ve canlı olarak bir değerin yok, o yüzden bugünler olsun ki hatırlan’’

Bu engelliler günü, kadınlar günü gibi gibi günler için de geçerli. Demek ki öyle yoz kafalara sahibiz ki hala çocuğun, kadının, hayvanın, engellinin, yaşlının, emekçinin hakları olmadığını düşünüyoruz…

Ve yazımın başın da Vikipedi’in tanımını olduğu gibi yazdım. Şimdi ben işçi ve emekçiler günü kutlamak için işçi sınıfından, sosyalist, komünist, anarşist ve solcu mu olmak zorundayım?

Evet, 19.yüzyıl da doğrudur,  ancak 21.yüzyılda tekrar gözden geçirmek gerekmiyor mu,bu durumları?

Yani ‘‘işçi kardeş, patron kalleş’’ diyerek hala aynı sloganın taze kalmasını nasıl düşünürsünüz? Ki şimdiki gençlere komik gelen davranışlar. Çünkü genç nesil artık evrensel düşünüyor. Ben ‘‘Emek ve dayanışma Günü kutlu olsun’’ yazınca, yazımı düzeltme adına işçi bayramı olduğunu ifade eden arkadaşlarıma şimdi ne diyeyim, onlar benim kalleş bir patron olduğumun farkında değiller, çünkü her paylaşımım insanlık ve emek adınadır. Gerçi bu yazımdan sonra junyur burjuva(ağabeyimin bana taktığı lakaptır) olduğumu öğrenecekler.

Gelelim ‘‘biz soğan cücüğümüyüz’’ başlığına.

Haftalardır beraber çalıştığım arkadaşlarım maaşlarını alabilsin diye çırpınıp duruyorum, durmadan CİMER,twit, Fatih Portakal,İsmail Küçükkaya, bilumum bakanlara mesajlar yazıp twitler atıyorum,bu yüzden çok anlamlı bulmadığım okulöncesi grubuna bile dahil oldum.Tek derdim, patronum ya çalışanlarımın maaşı ödensin diye, ortaya döküldüm.Yasal olarak bunları yapmak zorunda değilim, ki ilk kurumumuzu kapattıkların da herkesi işten çıkarabilirdim.Yıllardır eğitimci kimliğimle beraber bir kurumun işletmecisiyim ayrıca.O yüzden öngörüm her zaman yüksektir, ki maaşlar ödenemese de kimse işten çıkarılmadı.

Anlayacağınız kanun dediği için değil, vicdan ve akıl sahibi olduğum için.

Bunun yanı sıra, işimiz aşımız varken kurumdaki bütün işleri yapar, yardım eder, üzerine müdürlükle beraber öğretmenime çok ağır gelmesin diye derse girerdim.Hiç tırnaklarımı uzatamadım,hiçbir zaman akşam gezmelerine zamanın da gidemedim.Çocuk doğurdum 3.günü işimim başındaydım.Cenazelerim oldu en fazla 2 gün sonra yine işimin başındaydım.Çocuklarımın özel günlerine katılamadım çünkü onların özel günleri benim öğrencilerimin de özel günleriydi.Hiç yaz tatili yapmadım ki Ağustos ayların da tatile girmemize rağmen ben işçilerin peşin de tadilatla uğraşırdım.

Hastalıklar, ameliyatlar geçirdim ancak kimseden rapor alamadım (patron cadı izin vermiyordu)Oğullarım fakültelere gitti, hiç birini yerleştirmeye gidemedim ki küçük oğlum 2 yıldır İzmir de hala nerede yaşadığını göremedim, şükür ki teknoloji var en azından yaşadığı evi görebildim.

31 yıldır bir fiil çalışırım, üretirim, emek veririm yaşamıma ve çevreme. Hayatım da ilk kez salgın sayesin de kendimi tatilde gibi hissediyorum.

Ve benim gibi, dişiyle tırnağıyla emek veren, istihdam yaratan, üreten, çevresine faydalı olmaya çalışan milyonlarca patroncuk var bunu biliyorum.

Ama ben ‘‘emek ve dayanışma günü’’ deyince bozuluyorsunuz. Şimdi size soruyorum, bizlerin sizlerden ne farkı var? Ben, benimle çalışan personelimin hakkı için mücadele verirken, kaç çalışan ekmek yediği teknesi için bu mücadeleyi veriyor ve bizleri ötekeleştirme hakkını 19.yüzyılda yaşana yobaz zihniyetler mi veriyor?

Bu hayatta hepimizin birbirine ihtiyacı vardır. Ayrıca tek farkımız, bizler cesaret gösterip kendi iş alanımızı yaratıp işimizin işçisi olmaya razı gelmiş kitleyiz…

Solcu, komünist, sosyalist, anarşist gibi öteleştirilen kavramları benimsemek zorunda olmadan, emek veren emeği ile hak yemeyen herkesin bayramını kutlama özgürlüğünün olduğuna inanıyorum…

O yüzden soğan cücüğü muamelesi görmek yerine ‘‘işçi, patron el ele, omuz omuza’’ diyerek ‘‘Emek ve Dayanışma Günü’müz’’ ayrıca ‘‘Bahar Bayramı’mız’’ kutlu olsun! Diyorum…

Ha… Sonsöz: iş, kutlamalarla, anmakla olmaz önemli olan icraat. Sendikaların, odaların gerçekten bir gün ezilenin yanında olması dileği ile…

Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve ruh sağlığınızı korumaya çalışın!    

       
       

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

Neden Küpe Takarlar?

Hadi Yine İyiyiz…