Kayıtlar

Ağustos, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Huniyle Gezmemize Ramak Kaldı!

Huniyle Gezmemize Ramak Kaldı! Aslın da ben çoktan huniyle gezmeye başladım ya… Hayırlısı! Beden sağlığını korumanın ilk şartı ruh sağlığını korumaktan geçer, az çok bunun önemini hepimiz biliriz… Ancak şu ortam da nasıl bu işi becereceğiz, sonu nereye varacak hiçbir fikrim yok… Şunun da farkındayız ki bir de ruh sağlığımızı bozarsak, işte o zaman toplum olarak cinnet geçirme noktasına geleceğiz… Salgından önce de berbat olan iç piyasa hepten dibe vurdu. Küçük işletmelere hiçbir yardım yapılmazken ardı arkasına gelen ödeme emirleri işin çabası… Her şey bitti artık trafik cezalarına zabıta bile el attı…(kanuni hakkı olabilir, ancak şimdi hiç sırası değilken o kaldırımlardan biz hala yürüyemiyoruz) Dolmuşları, otobüsleri kontrol etmeyen zabıtanın, trafik polisi gibi ceza kesme çabası da ayrı bir kargaşa… Zabıtalar park eden araçların peşine düşeceğine bence kaldırımlara konan masa sandalyelerin, sosyal mesafenin uygulanmadığı mekânların, maske-hijyenden bir habe

Bireyde Haz Eğitimi

Bireyde Haz Eğitimi İnsan evladı doğuşu itibarıyla haz merkezli duygusal gelişim sürecindedir. Haz, yani hoşlandığımız zevk aldığımız her duygu İD (İlkel benlik) de saklıdır. Biz yetişkinler toplum normları, sosyolojik etik kurallar, kısacası yaşadığımız topluma göre haz duygumuzu da ya erteleyebilir ya da dengeli hale getirebiliriz. Birey haz almadığı hiçbir eylemden mutlu olamaz ve zevk alamaz. Âşık olmak, beğenilmek, aldatmak, aldanmak, tehlikeli sporlar, yemek yeme, seks, Sevmek, sevilmek, isteyerek yaptığımız meslek gibi… gibi bize mutluluk, heyecan (aldatıp, aldanarak başımıza iş de açsak…) veren, egomuzu besleyen her eylem, haz duygumuzu tatmin eden davranışlardır. Bizler; çevremizden, yetişme şartlarından dolayı bunları kararın da zamanın da yapmayı öğreniriz. Anlayacağınız haz duygusunu ötelemek ve kontrol etmekte öğrenilen bir davranıştır. Çocuklukta bu duygu yeterince tatmin edilmemiş ve öteleme öğretilmemişse, yetişkinlikte gördüğümüz hırsızlar, aşırı pa

Küs yastığı...

Küs Yastığı… Bugün aslında “haz eğitimi ve haz kontrolünü çocuklarda nasıl sağlarız?” Üzerine yazı yazmak istiyordum. Ancak, dün paylaştığım bir yazının sonucunda gelen yorumları okuyup, çirkin yorumlar yapan arkadaşlarımı silmek zorunda kalınca, paylaştığım yazı üzerine sizle sohbet etmek istedim.(Tek taraflı olsa da yazarken, sanki sizler karşımdasınız ve ben arkadaşlarımla günlük sohbetimi yapıyormuşum gibi geliyor. Bu duyguyu hissettirdiğiniz için ayrıca hepinize sonsuz teşekkür ederim) Evet, minik paylaşımım şöyleydi; “Şimdi nereden aklına geldi diyeceksiniz bilmiyorum, Eskiler bilir, şimdi ki kullandığımız yastığın adına küs yastığı derlerdi... Eskiden çeyizler de eşlerin yatacağı yastık uzun iki kişilikti “bir yastıkta kocayın” lafı buradan gelir. Bir de küs yastığı olurdu, bu da eşler küsse de aynı yatakta yatsın, ancak ayrı yastıklarda uyusunlar diyeydi bu yüzden küslükler çok uzun sürmez eşler barışırdı hemencecik... Ya şimdi! Çocuğu olan, eşim horluyor diyen, rahat

Eeee şimdi ne olacak?

Eeee şimdi ne olacak? Okullar açılacak mı? Kapanacak mı? Derkeen.MEB açıklamasını yaptı…. Yaptı da! Kimse hiç bir şey anlamadı… Bunu nerden mi, biliyorum? Velilerimin konuyu anlamaya çalışmasından elbette ki, Ne dedi bakan (aramız da kalsın, MEB neyse ki arada açıklama yapıyor ya AÇSHPB lığı sanki böyle bir bakanlık yok ve bizler ona bağlı değilmişiz gibi, soru sorulmasın diye sürekli ölü taklidi yapıyor) Neyse, ne dedi bakan “ 17 Ağustos’ta özel kolejler uzaktan eğitime isterlerse başlayacak,31 Ağustos’ta MEB uzaktan eğitime başlayacak,21 Eylül’de de yüz yüze eğitim bütün koşullar yerine getirilip parça parça başlayacak…” Bunun Türkçe meali şudur; Kolejler para kazanmalı zira onlar bize vergi ödüyor. Hele kayıt paralarını bir alsınlar ki bunun yanın da okul eşyası tedarikçileri de bir düzlüğe çıksın, biz yine uzaktan uzağa eğitime devam edeceğiz. MEB okullarına gelince, havadan ek ders ücretini de mis gibi alan öğretmenler yaygarayı kopardılar,”biz ne olacağ

Onlar sadece bir sayı değillerdi!

Resim
  Onlar sadece bir sayı değillerdi!     Bu yazımı dün yazacaktım lakin diz üstü bilgisayarım ‘‘artık beni bir sal!” dedi. O yüzden yuvaya gelince pc de yazmak zorunda kaldım. O da eskidi artık, anılar gibi, ruhlar gibi...     Bir haftalık küçük bir geziye çıkmıştık. O yüzden yazamamanın huzursuzluğunu yaşadım. Gördüklerimi, gezi ile ilgili minik notları yazmalıydım. Yazı yazmak garip bir alışkanlık yazmayınca sanki bir şeyler eksik kalıyor.     Evet, Anafartalar Zaferi’nin 105.yılını kutladığımız şu zamanlar da asıl “istikamet Çanakkale” diyerek, Eskişehir de başlayan İzmir de biten, denizi görüp de giremediğim, keyifli bir gezi bitti ve külkedisi gerçek yaşam döndü.     Önce Eskişehir’den bahsetmek istiyorum. Porsuk Çayı şehrin ortasından salına salına bütün görkemiyle akıp gidiyor.     Gezilesi, görülesi ve hatta yaşanabilesi bir yer. Öncelikle Belediye Başkanını canı gönülden kutlarım.     Sadece bir Çay hep bu…      Ancak öyle güzel kullanmışlar ki salına salına akan suyu bilemezsi