Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sosyal Biliş ve Etkileri

Sosyal biliş, sosyal psikolojinin “insanları nasıl anlarız, onlar hakkında izlenimlere ve yargılara nasıl varırız” gibi sorulara cevap vermeye çalışan alt dalıdır. Kişi Algısı: Sosyal psikologlara göre, insanlar çoğu zaman“bilişsel varyemez”lerdir. Başka bir deyişle karmaşık ve yorucu hayatlarımızda sınırlı zihinsel kaynaklarımızı idareli kullanmaya çalışırız. Başka insanlar söz konusu olduğunda da durumun gerektirdiği kadar kafa patlatırız, daha fazla değil. Şemalar: Bilişsel Psikolojinin temel prensiplerinden biri, dünyayı şemalar yardımıyla algıladığımızdır. Şemalar hayatın değişik öğeleri hakkında zihnimizde var olan basite indirgenmiş, genelleştirilmiş resimlerdir. Bu şemalar bazen bireysel deneyimlerimizden damıtılmıştır, bazen yakın çevremizin ve bizi kuşatan sosyokültürel ortamın izlerini taşırlar. Medyanın da şemalarımızı biçimlendirmekteki etkisi tartışılmazdır. İçerik ve kökenleri ne olursa olsun, kullandığımız şemalar neye dikkat ettiğimizi, neyi hatırladığımızı, nası

BİLSEM ÇILGINLIĞI

BİLSEM..? Ya da tam ismiyle Bilim ve Sanat Merkezleri. Türkiye'deki özel yetenekli öğrencilerin yetenekli oldukları alanları fark etmeleri ve yetenekleri doğrultusunda gelişebilmeleri amacıyla, okullarına ek olarak eğitim alabilecekleri kurumlar olarak tanımlanıyor. Bireysel zekâ testi sonuçlarına göre Bilim ve Sanat Merkezine kayıt hakkı kazanılır. Rehberlik ve Araştırma Merkezleri koordinesinde genel yetenek, resim ve/veya müzik alanlarında yetenek sınavı açılır. Yetenek sınavında komisyonca belirlenen puanı alan öğrenciler de genel yetenek, resim ve/veya müzik yetenek alanı öğrencisi olarak Bilim ve Sanat Merkezine kayıt edilir. Kayıtları yapılan öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyi ölçüldükten sonra Bilim ve Sanat Merkezlerinde; a) Uyum (Oryantasyon), b) Destek Eğitimi; 1) İletişim Becerileri, 2) Grupla Çalışma Teknikleri, 3) Öğrenme Yöntemleri, 4) Problem Çözme Teknikleri, 5) Bilimsel Araştırma Teknikleri, 6) Yabancı Dil, 7) Bilgisayar, 8) Sosyal Etkinlikler, c)

Biraz Dertleşelim Mi?

Böyle başlıklar attığımda kendi kendime tebessüm etmeden geçemiyorum. Sanki sizin “hayır” deme şansınız varmış gibi… Tek seçeneğiniz bu durumda, yazıyı okumadan geçer gidersiniz. Keşke herkesle tek taraflı iletişim yerine, karşılıklı iletişime geçme şansım olsa. Emek harcamaya vakti olan, meclis üyeliklerine girmeye çalışanlara o yüzden hep imrenirim. Zira eğer o meclise girme şansları olursa ne güzel şehirleri için, toplumun iyileşmesi için söz söyleme imkânları olacak (ya da benim hayalimde ki meclis üyeliği bu olsa gerek ). Ben ve benim gibiler de ancak yüzyıllardır yazar durur. Kime, ne derece sesimizi duyurabiliyoruz pek bilemiyorum. Sadece yazılanların yansımasını okuyucu sayısıyla anlamaktan başka değerlendirme yapıyoruz. Birde bizlere göre normal olan ya da toplumun zaten fısıltıyla birbirlerine anlattıklarını yazdığımızda, toplum normlarına ve yönetime aykırı görülüp savcılığın dikkatini çektiğimizde, “aman… Valla da ciddiye alınıyormuşuz” diyoruz. Anlayacağınız