Kayıtlar

Kasım, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sosyal Biliş

Sosyal Biliş Sosyal biliş, sosyal psikolojinin “insanları nasıl anlarız, onlar hakkında izlenimlere ve yargılara nasıl varırız” gibi sorulara cevap vermeye çalışan alt dalıdır. O yüzden toplumsal davranışlarımız bireysel algımız ve şemalarımızla şekillenir. Bireysel algımız geçmiş deneyimlerimiz yani bireysel “varyemez”lerimizle şekillenir. Kısacası hayatı nasıl yaşamışsak çevremizdeki olup bitenleri bu şekilde algılar ve tepki veririz. Şemalar ise bize ne göstermişlerse ve zihnimizde dünyayla ilgili görsel olanları deneyimlerimizin damıtılmış bir sonucu olarak nasıl hatırladığımız ve tepki verdiğimizle ilgilidir. Medya ve sosyokültürel etkiler algımızı, davranışımızı en çok etkileyen unsurlardandır. İnsanlar hakkındaki düşüncelerimizin önemli bir kısmını onların yaptıkları şeyleri neden yaptığını anlama çabalarımız oluşturur. Sosyal psikologlar genelde iki temel çeşit atıftan bahsederler: 1. İçsel atıf: İçsel atıfta bulunmak, bir davranışı davranışta bulunan i

Dört Çocuk Yanımız

Dört Çocuk Yanımız… Her ne yaşta olursak olalım taa derinlere saklamaya çalıştığımız çocuk yanlarımız bizim yaşama bakış açımızı ve tavırlarımızı belirler. Dört çocuk yanımız vardır. Bunlar; yaralı çocuk, saldırgan-öfkeli çocuk, dürtüsel çocuk, mutlu çocuk. Saldırgan ve dürtüsel çocuğu, yaralı çocuğu kapatmak ve korumaya almak için kullanırız. Bireyin davranışı, gelişimi toplumunda genel durumunu belirler. O yüzden 80-90’lı yıllar da toplumda yaralı çocuk algısı yüksekti. Dinlenen şarkılar… Sosyal tavırlar… Hep hüzün, acı içerikliydi o yıllarda arabesk müziğin en gözde olduğu dönemlerdi. 90’lar dan 2000’ler de daha bireyci tavırlar sergilenmeye başlandı. Öfke patlamaları, dürtüsel tavırlar kendini göstermeye başladı. 70-80’lerin yaralı çocuk algısını, kavgalar, aşırı yeme, içme, sağlıksız cinsel beraberlikle kapatmaya başladık. 2010’lar dürtüsel çocuğun hâkim olduğu yıllar oldu. Çok yiyen, çok içen, aşırı tüketen, alış-veriş yapan, her önüne gelen beraber olan, sosya

Bunları biliyor muydunuz?

Bunları biliyor muydunuz? İnsan vücudu ne garip değil mi? Size verdiği sinyalleri fark etmediğinizde ya tepe taklak düşüyorsunuz ya da kalkmamak üzere sonsuz yaşama uğurlanıyorsunuz. Neyse ki bu sefer sadece tepe taklak düşmekle kaldım. Buna şükür... Anlayacağınız kendine dikkat etmeyen, artık yaş almış her fani gibi vücudum “artık dur” dedi. Üç gün hastane, iki gün ev derken yarım yamalakta olsa galiba şimdilik sağlığıma kavuştum gibi… Şimdilik diyorum zira hala kendimi oldukça halsiz hissediyorum bu yüzden de geçen hafta sizlerle buluşamadım. Hastalığımı yazmaktan çok aslında etrafımda da yaşadığım garip, adı konmayan birden bire gelişen ve hatta sağlık sorunlarının ölüme kadar gitmesini sizle paylaşmak istiyorum. Evet, çok koşturdum, hep bir şeylerle uğraştım ve vücudumu yordum ancak benim hayatım bu ve hala neden birden bire hastalandığımı açıklayan hiçbir veri yok. Son iki aydır oldukça halsiz, biraz sinirli ve çok çabuk yorulur hale gelmiştim. Ben hipertansiyon hastasıyım