Sosyal Biliş

Sosyal Biliş Sosyal biliş, sosyal psikolojinin “insanları nasıl anlarız, onlar hakkında izlenimlere ve yargılara nasıl varırız” gibi sorulara cevap vermeye çalışan alt dalıdır. O yüzden toplumsal davranışlarımız bireysel algımız ve şemalarımızla şekillenir. Bireysel algımız geçmiş deneyimlerimiz yani bireysel “varyemez”lerimizle şekillenir. Kısacası hayatı nasıl yaşamışsak çevremizdeki olup bitenleri bu şekilde algılar ve tepki veririz. Şemalar ise bize ne göstermişlerse ve zihnimizde dünyayla ilgili görsel olanları deneyimlerimizin damıtılmış bir sonucu olarak nasıl hatırladığımız ve tepki verdiğimizle ilgilidir. Medya ve sosyokültürel etkiler algımızı, davranışımızı en çok etkileyen unsurlardandır. İnsanlar hakkındaki düşüncelerimizin önemli bir kısmını onların yaptıkları şeyleri neden yaptığını anlama çabalarımız oluşturur. Sosyal psikologlar genelde iki temel çeşit atıftan bahsederler: 1. İçsel atıf: İçsel atıfta bulunmak, bir davranışı davranışta bulunan insanın tabiatına, niyetlerine, arzularına kısacası o insanın içsel özelliklerine bağlamaktır. 2. Dışsal atıf: Dışsal atıfta bulunmak, bir davranışı çevresel koşullara, davranışta bulunan kişinin dışında yer alan birtakım sebeplere bağlamaktır. Sosyal psikoloji, kendimizin ve başkalarının davranışlarını açıklarken bazı hatalara yapmaya yatkın olduğumuzu ortaya koyuyor. İnsanlar iki atıfla yaptıklarını açıklamaya çalışırlar. 1- Temel atıf hatası: İnsanların davranışlarını dışsaldan çok içsel sebeplere bağlama, durumsal ve çevresel faktörlerin rolünü dikkate almayı ihmal etme eğilimimizdir. 2-Kendine yontan atıf hatası: İnsanların başarılarını içsel ve kalıcı, başarısızlıklarını ise dışsal ve geçici sebeplere bağlama eğilimidir. İnsanların birbirine dikkatlerini, zamanlarını, paralarını, sevgilerini, bağlılıklarını vermesini sağlayan şey sosyal etkidir. Sosyal etki, başkalarının duygu, düşünce ve davranışları üzerinde bir zor kullanımı olmadan söz sahibi olabilmektir. Çok önemli bir güçtür ve her güç gibi iyiye de kötüye de kullanılabilir. Sosyal psikologlar iki tür sosyal etkiyi birbirinden ayırırlar: 1. Bilgilendirici sosyal etki: Hayat içinde bazı durumlarda doğru davranışın ne olduğundan emin olamayız. Böyle durumlarda çevremizdeki insanlardan durumun ne gerektirdiğine dair ipuçları almaya çalışırız. 2. Normatif sosyal etki: Duygu, düşünce ve davranışlarımızı sevilme, kabul görme, dışlanmama gibi arzularla değiştiriyor, başkalarına uyduruyorsak, burada normatif sosyal etki söz konusudur. Hepimiz normlara az çok uyarız, hepimizin kendimizi birine ya da birilerine beğendirmek için –bilinçli ya da bilinçsizce- davranışlarımızı değiştirebiliriz. Bir grup ya da bir insan bizim için ne kadar önemliyse, üzerimizdeki normatif sosyal etkileri de o derece büyük olur. Sosyal etki altında gerçekleşen bir başka davranış türü de itaattir. İtaat, bireyin kendine bir otorite figürü tarafından yöneltilmiş bir talebe ya da buyruğa uymasına denir. İtaat ile ilgili hatta sosyal psikoloji ile ilgili en bilinen deney Stanley Milgram’ın deneyleridir. Bu deneyde Milgram insanların kötücül bir otoriteye nereye kadar itaat edeceklerini ölçmek istedi. Onu bu deneyi yapmaya iten ise, Nazi Almanya’sı savaş suçlularının yargılanırken sürekli, “ben kötü bir şey yapmadım, sadece bana verilen emirleri yerine getirdim”, ben şahsen kimseyi öldürmedim, yalnızca Auschwitz’deki imha programının başındaydım, emirleri veren Hitler’di” gibi ifadeler kullanmalarıydı. Milgram, deneklere çalışmasının maksadını “cezalandırmanın öğrenme üzerindeki etkisini araştırmak” şeklinde yansıtmıştı. Denekler laboratuar ortamında öğretmen ya da öğrenci olarak kura ile atanıyorlardı ancak hepsi öğretmen olarak atanacak şekilde belirlenmişti. Yapmaları gereken, kelime ezberlemeye çalışan ve bir tür elektrikli sandalyeye bağlı bulunan diğer deneği test etmek, sorulara yanlış cevap verdikçe onu elektrik şoku vererek cezalandırmaktı. Denekler bir şok jeneratörünün önüne oturuyorlar ve 15 volttan 450 volta kadar, 15 voltluk aralıklarla belirlenmiş kolları yönetiyorlardı. Öğrenci her yanlış yaptığında verilen şok 15 volt arttırılacaktı. Deney sonucunda deneklerin, öğrencinin çok acı çektiğini ve yalvardığını gördükleri halde 450 volta kadar çıktığı belirlenmiştir. Deneyin başında bu oran diğer psikiyatristler tarafından bin kişide bir olarak tahmin edilmişti ancak oran tahminlerinin çok üstünde çıkmıştı. Sosyal psikolojinin en temel ve en eski sorunlarından biri, grubun bireyi nasıl etkilediğidir.” Sizden şimdi bu araştırma sonuçlarının kendi insanımızda ki etkisini, birey olarak değişimimiz sonucu toplum olarak nasıl değiştiğimizi, nasıl itaat ettiğimiz ve otoriteye boyun eğdiğimizi düşünmemizi rica ediyorum. O yüzden iyilik bulaşıcıdır. Kahkaha gibi, mutluk gibi… Ne yazık ki kötülükte öyle. Bütün bu olguların temelinde aslında; vicdan, iyilik ve muhakeme yeteneğimizin ve sosyal bilişimimizin gelişmemesi yatar. Toplumu değiştirmek, kavgaları bitirmek yine bizim elimizde… Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın! Seray LEVENT ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ 1505647430754_IMG_1894.JPG ‪0322.4582496-4583053‬ http://www.ozgecancocuk.com http://www.facebook.com/ozgecancocuk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

UYANIŞ...

Kayıp Nesil...