Kayıtlar

Ekim, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Boşanın Gitsin!

Boşanın Gitsin! Bugün de konumuz çocuklar, zira oğlan evlendirmeye uğraşırken haberleri, sanal medyayı takip edemedim. Ancak ileri yazılarımda iki farklı kültürü ve doğu-güney sentezini sizlerle paylaşmak isterim. Bu arada, yıllardır sizle sohbet edip dertleşen benim, yapamadığımı genç bir psikolog olan ve çok sevdiğim, Gizem Göçtü “Nil Okula Başlıyor” çocuk kitabı raflarda yerini almış bulunmakta ona da buradan hayırlı olsun diyelim… Umarım tembelliği bıraktığım zaman, benim de öldüğüm de hatıra bırakacağım bir anı kitabım olur. Şimdi gelelim eşlerin kavgaların da çocukların yaşadıkları ruh haline… Eşler arasında yaşanan kavgalar çocukları fiziksel ve psikolojik olarak etkileyebilir. Kavga sırasında eşlerin yüksek sesle bağırması çocukların kaygı düzeyini arttırır. Çocuklarda anne babalarının ayrılacağına dair yoğun bir korku oluşur. Kavgalar şiddet içermeye başlarsa, çocuklar fiziksel bütünlüklerine zarar geleceğinden endişelenir, güvensi

Elimi Sallasam Ellisi...

“Elimi Sallasam Ellisi” Bugün sizine Yaşar Kuru’dan bir alıntı ile merhaba demek istedim. “BB kuşağı dediğimiz 1944-1960 doğumlu insanların; – Delinen pantolonlarına yama vurmaları, – Yıpranan giysilerini onarmaları, – Sökülen ayakkabılarını dikmeleri, – Patlayan futbol topunu sağlamlamaları, – Bozulan radyoyu tamir ettirmeleri, sırf yoksulluktan değildi. Sadece tutumluluktan da değildi. Onlar bunları yapmakla, kendinden sonraki nesile çok önemli bir mesaj veriyorlardı. Onlara; – Eşleriyle araları açıldığında, alternatiflere yönelmeden aralarını düzeltmelerinin mümkün olduğuna, – Çocuklarıyla aralarına kara kediler girdiğinde bu durumun vakit geçirmeden telafi edilmesinin gerekliliğine, – Arkadaşlarıyla, komşularıyla, dostlarıyla bağları koptuğunda; yenilerini aramakla vakit kaybetmeyip, aralarındaki bağları tekrardan bağlamalarının kaçınılmaz olduğuna…müthiş bir örnek olması için, onların böyle bir yetenek geliştirmeleri için onlara “prototip” olmaya da çalışıyorlardı. Yani bir

Yazmasam olmazdı....

Yazmasam olmazdı…. VARAN-1 Dün akşam Haluk Levent ve Rus Kızıl Korosu konserine gittik. Konser, zaten o rezilliği çekmemize değecek kadar güzeldi Organizasyon... İşte bunu yazayım siz karar verin… Konsere gelen kitle belli, bizim gibi orta yaş ve üzeri kelli felli ağabey ablalardan ibaretti anlayacağınız kendini bilen insanlar... Güvenlik kapısında çanta kontrolleri, gayet doğal.. Pandemi şartları, maskenin dışında zaten yerle yeksan... Atlı polisler en karizmatik şekilde sıralanmış bekliyor… (öfkemden fotoğraflarını bile çekemedim) Neyse gelelim çanta karıştırmaya... Haliyle işten çıkmışım, içi çarşı pazarı gibi, Görevli kız el yordamıyla karıştırıyor. Önce sigara paketimi aldı çakmağı verdi, sonra bisküvimi, suyumu ve naneli şekerimi, ben anlamaya çalışıyorum... “Bunlar yasak çıkışta alırsınız, parfüm falan var mı?” diye de tekrar sordu... Ben hala anlamaya çalışıyorum… Sigarayı aldınız çakmağı verdiniz, işten geldim açım bisküvimi aldınız, nane şeke

Gerçekten koruyabiliyor muyuz?

Gerçekten koruyabiliyor muyuz? 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü. Alman yazar Heinrich Zimmermann'ın öncülüğünde ilk kez 1925'te ilan edilen gün, 1929'dan beri her 4 Ekim'de kutlanıyor. 4 Ekim'in bu topraklardaki hayvanlar için de özel bir anlamı var. Hayvanları koruma amacı güden ilk derneğimiz, Himaye-i Hayvanat Cemiyeti, 4 Ekim 1912'de kuruldu. Aynı yıl İstanbul’a gelen bir İspanyol kumpanyasının düzenlemek istediği boğa güreşini engelleyen hayvan severler biraraya gelince sonuç aldıklarını görüp, dernek kurmaya karar vermişlerdi. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle faaliyetlerini durduran Cemiyet, 6 Mart 1924'te Türkiye Himaye-i Hayvanat Cemiyeti olarak yeniden açıldı. İlk etkinliklerinden biri yük hayvanlarıyla ilgiliydi. Üyelerinin şehre dağılıp yük taşıyan hayvanlara kötü muamele edilip edilmediğini denetleyeceğini, "hayvanlara hüsnü muamele edenlere" para ödülü vereceklerini açıkladılar. 1920’lerde belediyeler, kuduzla

Klasik karmaşa… Aldatma!

Klasik karmaşa… Aldatma! Yüzyıllardır cevaplanamayan bir soru aslına, Aldatma! İnsanlar neden, niçin birbirini aldatır? Aldatmanın temelinde yatan güdü nedir? Sosyal ve ruhsal bilim bu sorulara sürekli cevap bulmaya çalışır. Bu çalışmalar sonucu, aldatmanın türlü türlü nedenleri ortaya çıkmıştır. Macera, haz, mutluluğu başka limanlarda arama, farklı cinsel deneyimler, yaşamın monotonluğu gibi..gibi… nedenleri sıralayan bilim insanları, aslında insanların ilkel benliklerinden kurtulamadığını hala atası olan Paleosen döneminde ortaya çıkan Hominidae (büyük insansı maymunlar)ailesinden geldiklerini ve gen geçişleriyle alt benliklerinde insani duyguları barındıramadıklarını bence gözden kaçırmaktadır. Nihayetin de hayvan tek bir olguya odaklıdır,zira doğası gereği düşünme,mantık yürürütme,sosyal ve duygusal bağlanma gibi gibi değerler yerine haz odaklıdır.Onlar üremek,hayatta kalabilmek adına varlıklarını sürdürmek üzere yaratılmışken maymunlar gibi çok canlıda da aile ve