Gerçekten koruyabiliyor muyuz?
Gerçekten koruyabiliyor muyuz?
4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü. Alman yazar Heinrich Zimmermann'ın öncülüğünde ilk kez 1925'te ilan edilen gün, 1929'dan beri her 4 Ekim'de kutlanıyor.
4 Ekim'in bu topraklardaki hayvanlar için de özel bir anlamı var. Hayvanları koruma amacı güden ilk derneğimiz, Himaye-i Hayvanat Cemiyeti, 4 Ekim 1912'de kuruldu. Aynı yıl İstanbul’a gelen bir İspanyol kumpanyasının düzenlemek istediği boğa güreşini engelleyen hayvan severler biraraya gelince sonuç aldıklarını görüp, dernek kurmaya karar vermişlerdi.
Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle faaliyetlerini durduran Cemiyet, 6 Mart 1924'te Türkiye Himaye-i Hayvanat Cemiyeti olarak yeniden açıldı. İlk etkinliklerinden biri yük hayvanlarıyla ilgiliydi. Üyelerinin şehre dağılıp yük taşıyan hayvanlara kötü muamele edilip edilmediğini denetleyeceğini, "hayvanlara hüsnü muamele edenlere" para ödülü vereceklerini açıkladılar.
1920’lerde belediyeler, kuduzla mücadeleyi gerekçe göstererek sokak hayvanlarını toplu halde öldürüyordu. Bunun için sokaklara rastgele zehirli yiyecekler bırakılıyor ve zehre maruz kalan hayvanlar saatlerce çırpınarak acılar içinde ölüyordu. Hayvanları Himaye Cemiyeti ise hayvanların öldürülmesine karşı çıkmıyor, ama zehir yerine "acısız, insani ve fenni bir yöntem" olduğunu savundukları gazla öldürmeyi öneriyorlardı. Buna göre cemiyetin Nişantaşı’nda hizmete girecek hayvan hastanesinde bir gaz odası oluşturulacak ve belediyenin topladığı sokak hayvanları burada öldürülecekti. 1927’nin Temmuz ayında hayata geçirilen bu uygulama, uzun yıllar Hayvanları Himaye Cemiyeti’nin ana faaliyetlerinden biri oldu. Cemiyetin 1929 raporunda “Bir sene zarfında hastanemizde 3309 köpek, 807 kedi, 47 beygir insani bir tarzda öldürülmüştür” yazıyordu.
Sokak hayvanlarının öldürülmesine karşı çıkan sayılı yazarlardan Ahmet Rasim Cemiyet'le ilgili şöyle yazacaktı: “İstanbul’da bir Hayvanları Koruma Derneği varmış! Köpeklerle kediler için, ‘Hiç merak etmesinler, ben kendilerini öyle gözleri dönerek, saatlerce çeneleri atarak, kol, bacak silkeleye silkeleye, kuyruk dikerek öldürmeyeceğim. Adi bir sandık içine koyacağım, içinden havagazı geçireceğim, bir an sonra gözlerini açıp bakacaklar ki ölmüşler', diyormuş. (…) Bu nasıl koruma? Tıpkı Avrupalıların, Asya ve Afrika’daki yerli insan topluluklarına yutturdukları korumaya benziyor.”
İşte böyle…
Kaynaklar Hayvanları Himaye Cemiyeti ve Hayvanları Koruma Günün çıkışını bu şekilde anlatmaktadır.
Bana göre, koruma yasaları veya günleri aslında biz insan kisvesine bürünmüş canlıların ne kadar bencil ne kadar acımasız olduğunu kabul ettiğimiz günlerdir. Zira inançlı insan zaten Allah’ın yarattığı hiçbir canlıya zarar vermemesi gerektiğini bilendir veyahut öyle olmalıdır.
Ayrıca, ne yasa çıkartırsanız çıkartın, önce canlıya saygı duymuyorsanız hepsinin boşa olduğunu biraz önce tarihsel olarak da okuduk. Ruhu kirlenmiş insan evladı çıkarı için her kötülüğü yapabilecek potansiyelde olduğu sürece biz daha çok Hayvan,çocuk,kadın gibi..gibi özel günleri sadece kutlamaya devam ederiz.
Yaratılanı, Yaratıcının yüzü hürmetine koruyamıyor, kollayamıyorsanız zaten insan olmanın erdemine ulaşmamışsınızdır. Zira yüzyıllar geçse bile canlıya yapılan zulümler hiç bitmeyecek.
Cemalnur Sargut’a sormuşlar;”nasıl böyle sakin ve hoşgörülü kalabiliyorsunuz ”diye
O,”Nasıl canlıya kızabilirim ki her canlı Allah’ın bir suretidir. Siz Allah’a kızabilir misiniz?”
Eğer, bu dünya da yaratıcıya inanıyorsak, o zaman onun yarattığı bütün canlılara sahip çıkmak biz insan evladı için bu kadar zor olmamalı…
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Seray LEVENT
ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ
1505647430754_IMG_1894.JPG
0322.4582496-4583053
http://www.ozgecancocuk.com
http://www.facebook.com/ozgecancocuk
Yorumlar
Yorum Gönder