Kayıtlar

Temmuz, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

‪1997-2012‬’ler

Meşhur adıyla Z kuşağı… Bilimsel olarak araştırmalarda Z kuşağının tanımı ve davranışları net olarak ortaya çıksa ki bu bilgileri sizle yapılaştıktan sonra 30 küsur yıldır çocuklar ve ergenlerle iç içe olan ben bu araştırmaların reel olmadığını paylaşmak istiyorum. Zira Neden? 2000 sonrası doğumlularda oldukça düşük EQ var ve aslında buna nelerin sebep olduğu, bu çocukların durduk yere böyle olmadığını gözlemlerim ve yaşadığım dönütlerle anlatmak isterim… Peki, bu çocukların genel özellikleri nedir? 2000 sonrası doğan çocuklar, genellikle Z Kuşağı (Gen Z) olarak adlandırılır. Bu kuşak, 1997 ile 2012 yılları arasında doğan bireyleri kapsar ve önceki kuşaklardan farklı bazı özellikler ve davranış kalıpları sergiler. İnternete yazdığınızda daha detaylı bilgi alabilirsiniz ben ana başlıkları belirtip asıl konuya girmek istiyorum. Teknoloji ve Dijital Dünyaya hâkimdirler. Çevrimiçi Eğitimlerde beceriklidirler. Birden fazla iş yapma yetenekleri vardır.(Multitasking) Kimsenin cinsel

Bir Meramım Var…

Bugün sizlere “seraYmik” den ,2000 doğumluların ebeveynliklerinden ve rahat iş arayışlarından , ekonomik krizin durumundan, toplumun sosyo-kültürel ve maddi olarak bariz bölündüğü uçurumdan bahsedecektim. Ancak, aslında bunu hepiniz biliyorsunuz. Sadece bilmediğiniz “seraYmik” bu da benim bir projemdi ve sonunda yavaş yavaş hayata geçirmeye başladım. Takip edenlerin çoğu, artık seramik sanatına merak sardığımı az çok biliyor. Kendi kendime evde kurduğum minik atölyemde farklı ürünler yapmaya, hayatın sıkıntılarını bir nebze unutmaya çalıştığım, kendi dünyamda kaybolduğum bir hobi… İşte bu hobiyi artık yararlı bir şeyler için kullanmaya baştan beri niyetliyken, “nasıl yaparım mı?” Teknososyal Derneği’nin desteği ile sanalda satış pazarlama kısmını onlara devrederek çözdüm. Evet, artık bir sanal mağazam var ve burada satılan ürünlerin %50’si Adana Çocuk Kanseri Derneği’ne bağışlanmak üzere Adana Taşköprü Lions Kulübü derneğine gidecek. İnstegram adresi “seraymikk” belki takip etmek is

Gelin Binmiş Ata, Ya Nasip Demiş…

Ben atasözlerimizi çok severim, bazıları için çok anlamsız bulunsa da tarihsel ve yaşamsal geçmişe bakıldığında mutlaka haklı çıktıklarına çok kez şahit olmuşuzdur. Şimdi “bu nereden çıktı” derseniz. Son durumumuz bence bu… Ya da rahmetli Cem Karaca’nın söylediği gibi “Bindik Bir Alamete, Gidiyoz Kıyamete…” İnsanlarımızın ve memleketimizin hangi tarafından tutarsak tutalım, hep elimizde kalıyor. İnsanlar sanki öğrenmemek, bilgi sahibi olmamak, memleketimizi karanlığa sürüklemek için el birliği ile ellerinden geleni yapıyor. Anlayacağınız, “bangır bangır bırak cahil kalayım, üstümüzde tepinsin dursunlar…” diyerek, fazladan efor harcıyorlarmış gibi geliyor bana. Bir toplumun sosyal-ekonomik-kültürel tavrını, o toplumun seçtiğine bakarak fikir sahibi olabilirsiniz. Eğer bir ilçedeki mahallenin muhtarı bile, size kaba, saba, emrivaki konuşuyor ve kadın olduğunuz için tepeden tepeden konuşuyorsa ve üzerine iki dönemde de aynı insan seçilmişse, vay ki vay halimize! Demek ki biz “neden Karat

Açgözlülük… Bunun da Hikayesi Varmış…

Her zaman sürekli para harcayan, kredi kartlarının sayesinde, olmadan da tüketim çılgınlığı yaşayan insanların psikolojik bir sorunu olduğunu hep düşünürdüm ancak bunun da bir adının olduğunu, benim açgözlülük diye düşündüğüm durumun tarihsel geçmişini yeni öğrendim ve sizlerle paylaşmak isterim. Bu tüketim çılgınlığının adı, Denis Diderot etkisiymiş. Hani, mutlaka etrafınızda vardır. Ne çok para kazansa da ve hatta ciddi maddi miraslar kalsa da bir bakarsınız, o insan eski fakirliğine geri döner… Burnu borçtan kurtulmaz. Fakirlik zamanını çabuk unutur ve biz hep söyleniriz “yahu, başına gelen bunca olaydan sonra, hiç mi bir kenara beş kuruş koymazsın” diye. Meğer bu davranış bozukluğunun da bir adı varmış. Denis Diderot etkisi, Fransız filozof ve yazar Denis Diderot’un yaşamında yaşadığı olaylardan gelirmiş. Diderot, 1769 yılında fakir olmasına rağmen, bir gün bir arkadaşı ona lüks, kırmızı bir sabahlık hediye eder. Diderot, bu sabahlığı çok sever ve giymeye başlar.