Bir Meramım Var…
Bugün sizlere “seraYmik” den ,2000 doğumluların ebeveynliklerinden ve rahat iş arayışlarından , ekonomik krizin durumundan, toplumun sosyo-kültürel ve maddi olarak bariz bölündüğü uçurumdan bahsedecektim. Ancak, aslında bunu hepiniz biliyorsunuz.
Sadece bilmediğiniz “seraYmik” bu da benim bir projemdi ve sonunda yavaş yavaş hayata geçirmeye başladım. Takip edenlerin çoğu, artık seramik sanatına merak sardığımı az çok biliyor. Kendi kendime evde kurduğum minik atölyemde farklı ürünler yapmaya, hayatın sıkıntılarını bir nebze unutmaya çalıştığım, kendi dünyamda kaybolduğum bir hobi…
İşte bu hobiyi artık yararlı bir şeyler için kullanmaya baştan beri niyetliyken, “nasıl yaparım mı?” Teknososyal Derneği’nin desteği ile sanalda satış pazarlama kısmını onlara devrederek çözdüm. Evet, artık bir sanal mağazam var ve burada satılan ürünlerin %50’si Adana Çocuk Kanseri Derneği’ne bağışlanmak üzere Adana Taşköprü Lions Kulübü derneğine gidecek. İnstegram adresi “seraymikk” belki takip etmek istersiniz.
Bugün sizle paylaşmak istediğim konuya gelince. Ben bir öğretmenim. Kazancım, hayatım bu… E… dile kolay 1993-1994 döneminden bu yana öğretmenlikle beraber gelişim ve eğitim üzerine de çok fazla eğitim almış, bir eğitmen olmamla birlikte Özgecan Gündüz Bakımevi ve Çocuk Kulübü’nün de işletmecisi/sorumlu müdürüyüm. Aslında tek bildiğim meslek …
Bütün bunları neden, yazdığıma gelince… Sabah kuruma geldiğimde miniklerin “babaanne” diye sarılmaları… O karşılıksız sevginin güvenini, mutluluğunu hiçbir meslekte hissedemezsiniz.
Ve… Çocukla-paranın yan yana gelmemesi gerektiğini bir kez daha kabul ettim. Eğer idealist ve gerçekten mesleğini çok seven bir eğitimci-öğretmenseniz parayla çocuğu yan yana getirmekten oldukça çok rahatsız olursunuz. Ancak karakterime uymayan öyle bir iş yapmışım ki… Bunun adı “ticaret…” Ve her giden öğrencimde üzülmekten gerçekten çok yorulduğumu hissettim. Zira onlar benim öğrencimden çok, koca bir ailenin bireyleri haline geliyorlar.
Kurumu ilk açtığım günden bu yana, çocukların hepsinin eşit şartlarda eğitim görmelerini arzu etmiştim ve hep hayalim “bir gün ultra zengin olacağım ve sembolik ücretlerle öğrenci kabul edeceğim” di. Olmadı… Sadece yapabildiğim Türkiye ekonomisine yenilmemek ve ayakta durabilmek adına, kurum ücretlerini masrafı bir tık geçecek şekilde ücretlendirmek oldu.
Biliyor musunuz? Özellikle “babaanne” diye bana sarılan bebelerim ekonomik nedenlerle belediye kreşlerine gidecekler. Ben ne yaptıysam, (her şeyi belediye gelirinden karşılanan bir oluşumla nasıl başa çıkabilirim ki) olmadı… Olduramadım… Bebelerimin elbette haberi yok Eylül ayında uçup gideceklerinden. (Aile Sosyal Hizmetlere bağlı kuruluşların dışında hiçbir kurum altı bağlı çocuk almaz. Hepsi artık bezleri çıkardı )
Ben neye üzüleyim şimdi… Bunca yıl (biz 2 yaşında öğrenci almaya başlıyoruz, gidecek olanlar 4 yaş) verdiğim emeği mi? Onların burayı yuvaları, beni babaanneleri görüp (ki babaanne sıfatını onlar bana yakıştırdı) sahiplenip, başka bir yerde ne yaşayacaklar endişesine mi? Yoksa psikolojik olarak nasıl etkileneceklerini bilmem mi? Lanet olsun bu düzene!
30 küsur yıldır asla “biri gider biri gelir” diyemedim… Alışamadım da bu anlamsız gidişlere…
Olmamalı… Çocukla para yan yana gelmemeli…
Çocuklar eşit şartlara sahip olmalı…
Ben hayalimi gerçekleştirmeyi beceremedim… Üzgünüm…
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Seray LEVENT
ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ
1505647430754_IMG_1894.JPG
0322.4582496-4583053
http://www.ozgecancocuk.com
http://www.facebook.com/ozgecancocuk
Yorumlar
Yorum Gönder