“Cumhuriyet”

Bugün aslında ne yazacağımı, hangi konuyu anlatacağımı pek bilmeden klavyenin başına geçtim. Biz eski nesil, maddi olarak kazanç sağlamasak dahi görev olarak söz verdiğimizi mutlaka sorumlulukla yerine getirmeye endekslenmişiz. Hele benim gibiler, tipik görev insanı oluyor. Bugünü atlarsam sanki bir tarafım eksik kalacakmış gibi geliyor. “Yallah” diyerek oturdum bilgisayarın başına. Artık bahtımıza ne çıkarsa… Yaşım 53, birkaç ay sonra 54 olacak, bizler sıkışmış ve iki çağı yaşamış nesilleriz.68 kuşağının gölgesinde büyüyen , “hamdolsun” bütün maddi manevi kaosları yaşayan bir nesiliz. Ancak bunca zorluğu görmemize rağmen, ben, böyle bir dönem gördüğümü hatırlamıyorum. Maddi olarak kimse hiç bir şeye yetişemiyor, ülkemin iç ve dış politikası perişan, kültürel olarak insanlar dibin dibini yaşıyor ve pek farkında bile değil, kültür erozyonu; “doğulu mu olsak, batılı mı olsak?” Karasızlığımız… Hepimizi, ülkemizi korkunç bir karanlığa sürüklüyor. En kötüsü ne biliyor musunuz? Siyasilerin ve bizi yönetenlerin, nefret dili artık halka sirayet etmiş durumda. Halk nefret dolu ve mutsuz… Çünkü umutları yok ve öğrenilmiş çaresizlik, “cazgırlık yaparsan” haklısın imajcıyla, kimin gücü kime yeterse… Dört gün sonra 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mızı kutlayacağız ve bu bayram nedense diğer ulusal bayramlar gibi birilerinin sözleri, kavgaları ve yanan canların gölgesinde kutlanmaya çalışılacak. Bu ülkede, neden hep ulusal bayramlardan önce bir kaos yaşanıyor? Eskiden benim de bir umudum vardı, Atatürk’ün çocukları, sakindir ancak bayrak, ulus, toprak ve Mustafa Kemal Atatürk, hepimizin kırmızıçizgisi birileri mutlaka “dur” diyecektir, diye. Amma… Mecliste konuşulanlar… Artık şehit anaları, gazilerimiz gibi beni de umutsuzluğa sürükledi. Sayın savcım bunu yazarken suç mu işliyorum? Bilmiyorum. Lakin bu serzenişim bu vatan topraklarına hala canını verebilecek, bir garip vatan evladının serzenişi. Bayrağımızın bile rengi şehit kanlarımızdan geldiyse, her yıl zorla büyüttüğümüz evlatlarımız bu topraklar için şehit olup, analar, evlatlar, eşler bin parça oluyorsa… Vallahi de suç değil billahi de değil… Bu ülke, bu topraklar bizim ve görüyoruz ki vatanına sığmayan hiçbir yere sığmaz. Biz yüzyıllardır yedi millet hep birlikte yaşarken, siyasilerin bizi ayrıştırmasına izin vermememiz gerek. Hiç birimizin komşusuyla sıkıntısı yokken neden? Sürekli etnik kökenlerimiz gündeme geliyor? Bütün bu sorularımın hepsinin cevabı var ve hepimiz aslında bu cevapları biliyoruz… Lütfen, artık üstümüzden inin, bizi halk olarak rahat bırakın, yıllardır kardeşçe geçinip yaşamaya çalışırken, bırakın artık yakamızı. İktidar oyununuzu bizim üzerimizden yapmaya devam etmeyin. Bir asker şehit olduğunda ya da hain saldırılarda, kimse etnik kimliğimize bakmıyor. Çünkü bu vatan için ölüyoruz… Ölmeye de devam edeceğiz. Ancak, artık genç nesilde ne millî, ne ulus, ne vatan, ne millet inancı kalmadı ve hepsi uçup gidiyor… Ben garip bir öğretmenim, yapabildiğim yetiştirdiğim evlatlarımı vatanperver, devletine, milletine bağlı, Ata’sının yolundan gidecek gençler olarak yetiştirmeye çalışmak, hepsi bu… Asıl görev, toplumda kitlelere sesini duyuracak aklı başında liderlerin ve anaların-babaların. Artık lütfen daha fazla evlerin ocakları sönmesin. Artık her ulusal bayramlarda bir olay yaşanmasın ve gerçekten bayramımızı, bayram gibi kutlayalım. Ben çocuktum terör belası hep başımızdaydı, ben ölüyorum hala terör yüzünden onca genç fidanlar şehit oluyor. Türkiye Cumhuriyeti büyük ve güçlü bir devlettir. Biz o çapulculardan çok daha güçlü ve inançlı ülkeyiz, milletiz. Bu vatan, bu kimlik kolay kazanılmadı ve kolayda kaybedilmemeli. Zira bizlerin hala atalarımıza minnet borcu var. Benim adım Atatürk ve silahtarları sayesinde Seray, ben bu yazıyı yazabilecek eğitimi alabilmişsem yine onların sayesinde, ben toplum içinde sınıfsızken, bütün devletlerden önce haklarımı almışsam, yine onların sayesinde… Lütfen! Etnik kökenimiz ne olursa olsun, bu vatan için sırt sırta vermiş cephelerde, şehit olmuş dedelerimizin, ninelerimizin torunları olduğumuzu unutmayalım ve unutturmalarına izin vermeyelim… 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mız… Anlatalım evlatlarımıza, yılmadan usanmadan… Anlatalım ki Türklüğün, ecdadımızın, Ata’mızın kıymetini kazısınlar belleklerine. Bizim bizden başka dostumuz yok… Biliyorum milliyetçilik damarım kalktı, ancak şehitlerimize, kansızların meclise çağrılmasına, gerçekten canımı yakan bütün çaresizliğimize isyan eder oldum. Biz bunları hak etmiyoruz… Her yaşanan olumsuzluğa rağmen, en büyük bayramımız kutlu olsun! Ne Mutlu Türk’üm Diyene! Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın! Seray LEVENT ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ 1505647430754_IMG_1894.JPG ‪0322.4582496-4583053‬ http://www.ozgecancocuk.com http://www.facebook.com/ozgecancocuk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

Neden Küpe Takarlar?

Hadi Yine İyiyiz…