BİZ NE ARA BÖYLE OLDUK….SEVGİSİZ,KİNDAR
BİZ NE ARA BÖYLE OLDUK….SEVGİSİZ,KİNDAR
Kaç gündür medyadan, çoğalan gün gün artan şiddet olaylarını izliyorum. Kimi hayvanlara, kimi insanlara inanılmaz işkenceler çektirerek zulüm yapıyor.
Peki, bu vahşeti yapanlar hep mi kötüydü, yoksa sosyo-ekonomik ( ailesel, çevresel faktörler dediğimiz durum) bütün bunlara sebep miydi?
Bir laf vardır “kötü insanı iyi yapmak çok zordur ancak iyi insanı çok kolay kötü yapabilirsiniz” ki doğrudur gerçek hayatta bazen ne kadar iyi, hoş görülü olsanız da öyle durumlarla karşılaşırsınız ki “git şunun ağzını burnunu dağıt” dersiniz.
Ancak yapmazsınız neden?
Yetiştiğiniz çevre, aldığınız eğitim bunun doğru olmadığını hissettirir size yani otokontrolünüzü sağlarsınız tabi bunun da sınırı vardır. İyi yürekli insanlar bu durumu esnetebildiği kadar esnetir. Kötülüğü düşünen için zaten düğün dernek keser, asar, döver, söver yani onun rutinidir bu…
Şimdi yazacaklarıma belki özellikle uzmanlar tepki verecek ama 24 yıllık meslek hayatımda o kadar çok aile ve çocuk gördüm ki hepsini birbirine karıştırdım, tek karıştırmadığım çocuk grubu minicik yaşlarıyla kötülük yapmaya çalışanlardı. Evet, ister kabul edin ister etmeyin insanlar kötü ve iyi olarak dünyaya geliyor.” Hadi canım sabinin suçu ne ?” demeyin genetik faktörler ve gen geçişleri en önemli neden bu…
Şimdi olayların kahramanı Seray Olsun…
Ben Seray dünyaya geldim… Babam kötü alışkanlıkları olan katı, sevgisiz, asan, kesen bir insan, annem ezik, sevgisiz sünepe kendini bile müdafaa edemeyen anne. Sürekli babamdan dayak yiyor, kötü muamele görüyor ne beni ne diğer kardeşlerime asla sevgisi yok. Çünkü babama karşı gelemediği ve bizi yük olarak gördüğü için sadece hayatta kalabilmemiz için bakımımızı sağlıyor.
Seray’ın ailesinin durumu da iyi. Büyüdü yuvaya gitme zamanı. Yeni bir çevre, yeni bir dünya.
İlk hadiseler başlar. Seray daha 3 yaşında ancak bütün arkadaşlarını dövüyor,hiç bir şeyi paylaşmıyor…. Seray falliklik dönemin de bütün bunlar normal gelişim sürecinde yaşanır.Ancak Seray’ın davranışları bu değil hep huzursuzluk peşinde..
Neden?
Mutlaka cevap vermişsinizdir.
Seray büyüdü okullarını da bitirdi, akademik olarak başarılı bir insan da oldu ancak ikili ilişkiler hep sıkıntılı… Bir türlü kimle olursa olsun huzuru bulamıyor… Hep mutsuz ve hırçın…
Neden?
Buna da kendinizce cevap vermişsinizdir…
Ben biliyorum ki aklınıza gelen ilk cevap Sevgisizlik…
Evet, sevgisizlik eğer siz vermediğiniz sevgiyi, güveni büyüttüğünüz çocuğun hayatında beklerseniz yanılırsınız…
Bilinmeyen yaşanmayan hiçbir duygunun yansıtması olamaz.
Burada kahramanımız Seray, ailevi problemi olan bir çocuk olsa da yüreği iyilikle dolu…
Yani eğer bu iyiliği görebilirse öğretmenler, sevdiği insanlar sabırla onun kötü ya da kabul edilemez davranışlarını zamanla düzeltebilir. Nihayetin de bu mücadele ile Seray iyi, hoş görülü, sevecen bir insan olabilir. Çünkü cinsiyetinden dolayı kadınların doğası gereği erkeklerden daha duygusal oldukları için duygularını tanımlayabilir, özellikle çok sevdiği bir insan için kendini değiştirmeye hazırdır.
Her şeye rağmen böyle bir ortamdan gelen Seray’ın aile kurduğunda düzelmesi sizce tam gerçekleşir mi?
Maalesef hayır… Sevilmeyi, sevgiyi, vicdanı sonradan öğrenen Seray bu sefer, çocuklarına, eşine aşırı sevgi gösterisin de bulunur ve kendi olmaktan çıkar…
Peki, Seray erkek olsaydı…
Sıkıntılı bir aile ortamından çıkan erkek Seray, yine ikili ilişkilerin de başarısız olacak ve hatta beraber olduğu insanlara kötü davranırken bırakın sevgi dilini kullanmasını bir de erkek özelliğinden kaynaklanan fiziksel gücünü kullanacaktı…
Özellikle erkeklerde gözlenen şudur. Sevgisiz ailede büyüyen erkek çocuğu sosyal çevresin de çok dikkatli davrandığı için sevilen, saygı duyulan, sözüne itimat edilen bir birey olarak varlığını kabul ettirir.
Ancak evin içine girdiği vakit gürleyen kükreyen evine zulüm yapan ve hatta bazıların da cinsel sapkınlık görülen, kötü insan modeline devam eder. Eskilerin bir lafı vardır ki genel de nedense erkekler için söylenir “ Sen ona bakma o,el iyisi”. Eski sözleri severim çünkü hepsi yaşanmışlıktan ortaya çıkan sözlerdir.
Bu iki Seray da maddi durumu iyi,okumasına izin verilen bir ailenin çocuğu lakin sonuç değişmiyor..
Birde bu Seray, daha sosyo-ekonomik düşük bir aileden gelsin…..
Ne kadar iyi yürekli vicdanlı olursa olsun özün de.
İşte! İnsanlara zarar veren, hayvanlara işkence yapan, her türlü kötülüğe açık bir insan olarak medya da yaptıklarını okuruz…
Çünkü öfkeli…
Çünkü sevmeyi ve sevgiyi bilmiyor…
Çünkü canlı yaşamı onun için hiç önemli değil…
Çünkü hep ezilen, horlanan, dövülen o…
Kısacası hayattan intikam almalı….
Gen geçişinden dolayı kötülük besleyen küçük insanların bu davranışını fark ettiğiniz de panikleyip “zaten içi kötü” demek yerine ona hiç bıkmadan iyiliği, sevgiyi aşıladığınızda o küçük insanın kötülük duyguları en diplere taki uzun süre çıkmamak üzere gizlenir.
Bakın yok olmaz demiyorum. Ama iyilik en azından onun tekrar ortaya çıkmaması için savaşır durur.
Lütfen!
Çocuklarınıza sevmeyi, sevgiyi, vicdanı, güveni öğretin ve bunu yaşayın.
Büyükler öyle kendi kabuğuna çekildi ki yanındaki minik bedenleri unutur oldu….
Elbet geçim derdi tepemiz de lakin evladınızın ruhunu kirletmeye ,hayatı boyunca bir “hiç” olduğunu hissettirmeye hiçbir şekilde hakkınız yok….
Bir insanın kötü ya da iyi olması önce ailenin sonra da hepimizin sorumluluğundadır…
Sevilmeyen , vicdanlı olmayı öğretilmeyen hiçbir birey sevgisini göstermeyi de sevmeyi de vicdanlı olmayı da beceremez….
Yetiştireceğiniz minik bedenlere bırakacağınız en önemli miras ona sunduğunuz sonsuz sevginizdir…
İnsan evladının kötü ve iyi gen geçişi ile karakterini oluşturduğuna inansam da siz iyiliği,sevgiyi,hoş görüyü,ilgiyi,sabrı öğrettiğiniz ve sunduğunuz sürece her insan sevginin gücüyle iyiliğe kayıtsız kalamaz….
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl sağlığınızı korumaya çalışın!
Yorumlar
Yorum Gönder