BİZ OLMANIN BÜYÜSÜ! UBUNTU…
BİZ OLMANIN BÜYÜSÜ! UBUNTU…
Evet, ne aile için de ne de toplum olarak bir türlü ‘‘Biz’’ olmayı beceremeyen bir topluluk olduk.
Ne acıdır ki ‘‘Biz’’ olamamanın yenilgisini yaşayıp duruyoruz.
Şöyle baktığınız vakit, ev içinde herkes kendi özerkliğini ilan etmiş durumda farkında mısınız?
Ev halkı dört kişi mi, bir bakıyorsunuz salon da ya baba ya da anne tek başına bir işle meşgul evin diğer fertleri…
Hepsi odasına çekilmiş ya elinde telefon ya diz üstü bilgisayar ya da TV seyrediyor anlayacağınız herkes kendi dünyasında…
Kimse kimsenin sıkıntısını bilmediği gibi bazen bilse de oralı bile olmuyor.
Peki, sokakta, komşulukta durum ne?
Yine aynı, kimse kimseyi tanımadığı gibi selamlaşmaktan bile çekiniyor.
Okulda öğrenciler, iş yerinde iş arkadaşları ve hatta aynı ideolojiye sahip olan insanlar kendi içinde birinci olma çabasında yarış içindeyken hızla yalnızlığa sürükleniyor ve insani değerleri zamanla kaybetmeye, duyarsızlaşmaya başlıyorlar.
Paylaşmadığınız hiçbir duygunun anlamı yoktur ki!
Ev de birlikte aynı sofraya oturmak, birlikte bir işle meşgul olmak… ‘‘Biz’’ olabilmek… Samimiyeti, sevgiyi, iyiliği pekiştirirken günlük olayları konuşma şansını yaratır ve ev halkının günlük sıkıntılardan uzaklaşmasını sağlar. Bağ güçlenir.
Keza bu komşulukta, iş, okul arkadaşlığında da çok önemli bir etkendir. Fikir alış verişi başarıya getiren, sorunları en aza indiren en önemli eylemdir tabii farkına varana…
Özellikle bizi yönetecek olan yöneticilerin ‘‘Ben… Ben…’’ Demelerinden bir türlü ‘‘Biz’’ olamamalarından kaynaklanan sıkıntılar ortada…
Peki, birinci oldunuz, lider de oldunuz, en başarılı sizsiniz, ne olursanız olun! ‘‘Biz’’ olmadığınız makamınız, vazifeniz ne kadar önemli olursa olsun paylaşamadığınız sürece yalnızlığa mahkûm ve günün sonunda kaybetmeye mecbursunuz…
Paylaşılmayan hiçbir başarının, mutluluğun anlamı yoktur. Ne kadar maddi ve manevi zenginliğe ulaşmış olursanız olun ‘‘Biz’’ olamadıktan, ‘‘Biz olmanın büyüsünü’’ fark etmedikten, başkası için üzülüp sevinemedikten sonra aslında siz bir ‘‘Hiçsiniz!’’
İnsan, insani değerlerini beslediği sürece vardır ve ‘‘Biz olabilmenin büyüsü’’ de burada yatar.
‘‘Biz’’ olup herkesin birinci olabileceği bir dünya varken, neden ‘‘Ben’’ olup tek başına yalnızlığa mahkum olacağımız ve paylaşamayacağımız başarıya, mutluluğa ulaşmaya çalışırız ki!
Bu konuyla ilgili çok güzel bir anekdotu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Günlerden bir gün, Afrika’da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir.
Oyun basittir.
Çocukları belirli bir yerde yan yana sıraya dizer ve açıklar.
“Herkes karşıdaki ağaca kadar tüm gücüyle koşacak ve ağaca ilk ulaşan birinciliği kapacak. Ödülü ise yine o ağacın altındaki güzel meyveleri yemek olacak.”
Çocuklar oyuna hazır olunca, antropolog oyunu başlatır.
İşte o Anda bütün çocuklar el ele tutuşur ve beraberce koşarlar.
Hedef gösterilen ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyveleri yemeye başlarlar.
Antropolog şaşırır ve çocuklara neden böyle yaptıklarını sorar.
Aldığı cevap hayli manidardır;
“Biz “UBUNTU” yaptık: Yarışmış olsaydık, aramızdan sadece bir kişi yarışı kazanacak ve 1. olacaktı. Nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarışı kazanan bir kişi ödül meyveyi yiyebilir? Oysa biz UBUNTU yaparak hepimiz yedik.”
UBUNTU; Güney Afrika’da “BEN, BİZ OLDUĞUMUZ ZAMAN ‘BEN’İM” demektir. Kelime karşılığı “insanlık”.
Başkalarına karşı merhametli, şefkatli, iyiliksever olmak gibi insani değerleri esas kabul ediyor.
İşte BEN yerine BİZ diyebilmenin çok güzel bir örneği.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın,akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Yorumlar
Yorum Gönder