BİZE NELER OLUYOR?..
BİZE NELER OLUYOR?...
Bize neler oluyor bilen var mı?
Gün geçtikçe batağa giren, ekonomik ve sosyal açıdan perişan, mutsuz umutsuz sevgisiz her an kavga etmeye hazır bir millet olduk…
İyi de, benim memleketim de hangi dönem huzur, barış, eşitlik oldu ki, hep bir kavga, direniş, hakkımızı almak ya da korumak adına mücadele vermedik mi?
Benim Ülkeme ve insanlarıma neler oluyor?
Yolda yürürken şöyle bir bakın etrafınıza insanların kasveti yüzüne vuruyor, herkes yarının endişesi içinde. Şimdi bilen ağabeylerim bana kızacak ama Atatürk’ün ölümüyle başlayan Turgut Özal zamanında zirve yapan ve bugünümüze kadar devam eden bir süreç…
Mutsuzluk tohumları nasıl atılır?
Hep hak etmeden birilerine bir şeyler verirseniz sonuçta insanlar fazlasını gördüğü için daha, dahası nerede bunun der galiba bizdeki hadisede bu…
Çünkü hak etmeden ve anlamadan birden lüks tüketimin içine giriverdik, eskiden bir çul bir yatak derken, kızlarımız şu da olmalı bu da olmalı diyerek yeni bir yuva kurma çabasına girerken bizlerin yıllarca çalışarak elde ettiklerine bir çırpıda sahip oluyorlar.
Evveliyatında kafamı sokacak bir evim,4 tekerleği olan bir arabam olsun denirken her şeyin en iyisine, lüksüne sahip olmanın ya da gelirinin neredeyse üç katı telefon almanın hatta çoruna çocuğa da aynı lüksü yaşatmanın elbette bir bedeli var…
Bu da koca bir mutsuzluk…
Bilirsiniz bir ülkeyi yok etmek için ya sosyal olarak ya da ekonomik olarak halkı kaosa sokarsınız… Sokarsınız ki, kişisel sıkıntılarından başını kaldırıp ‘‘Hey! Sen ne yapıyorsun?” diyerek hesap soramasın.
Bize ne yaptılar? Kardeş kavgaları, etnik ayrışmalar, komşu komşuya birbirine kırdırma, mezhep ayrışması falan filan… Derken hepsini bir şekilde sünger gibi içimiz de erittik ancak eritemediğimiz tek mesele ekonomi oldu…
İşte bunu bir türlü halledemedik, sıkıntı, sapkınlığı, cinayeti, cinneti, tahammülsüzlüğü, sevgisizliği beraberin de getirdi.
Bütün bu yazdıklarımı zaten biliyor, görüyorsunuz. İyi de toplum olarak hızla yok olmayı mı seçtik ya da ne yapmalıyız ?
Biliyor musunuz? Çok basit..
Önce kahve kültürüyle siyaset yapmaktan vazgeçmek lazım, herkes halinden mutsuz ancak söylenip söylenip siyasi gündemi yorumlarken sabah kalkınca her şeyi unutur oldu… Ya da sanal âlemde habire memleketi kurtarır oldu…
Ama bakıyorum yine insanlar endişeli yine toplum mutsuz ve umutsuz yine yanımdaki komşum aç yine fuhuş almış başını gitmiş yine sınır komşularında bir hareket bir hareket, yine gencecik dimağlar işsizlikten canına kıyıyor yani anlayacağınız hep yine…yine….
Ve tek sebep maddi çıkarlar ve inancımızın yitip gitmesi….
Ve tek yapmamız gereken çocuklarımıza ‘‘maddeye hizmeti değil, maddenin hizmetimizde olduğunu aşılamak’’bunla beraber ‘‘inanç’’ inançlarımıza ve değerlerimize sahip çıkmalarını onlara öğretmek….
Öyle orada burada kulis yapmak yerine çocuklarımızı ve gençlerimizi bilinçlendirmek bu kötü gidişe dur demek için yapacağımız en önemli adım.
Düzene dur demek, laf kalabalığı ile olmaz, eleştirdiğin ne varsa kendi hayatında da uygulamak, uygulatmakla olur.
Yani anlayacağınız kimse bana altında son model arabası ve en iyi yerlerde evi olanın fakir edebiyatı yapmasının mantığını anlatamaz ya da asgari ücretle geçinmeye çalışırken çoruna çocuğuna son çıkan telefonlardan almasını…
İşte ödenen bedel bu….
Mutsuzluk ve her şeye suskunluk….
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın sağlıklı kalmaya çalışın.
Bugünkü insani davranış, ‘‘Hoş görü en büyük erdemdir. Size hizmet edenleri asla aşağılamayın çünkü sizinde hizmet ettiğiniz bir kimse mutlaka vardır.’’
Yorumlar
Yorum Gönder