BÜTÜN HAYVANLAR İNSANA KATILDIĞI ÖLÇÜDE İNSANLIK MAKAMINA ERİŞİR
BÜTÜN HAYVANLAR İNSANA KATILDIĞI ÖLÇÜDE İNSANLIK MAKAMINA ERİŞİR
Bayram geliyor… ve her yıl olduğu gibi kurban kesilsin mi? kesilmesin mi? polemiği daha aylar öncesi başladı her ne kadar Müslümanlara farz olmasa da gelenek göreneklerimizi sürdürmeye, inançlarımızın, vicdanımızın adına, Allah’ın bize sunduğu nimetlerin ve canımızın bedeli olarak kurban kesmeye çalışırız. Ve bu inançtır inancı yorumlamanın yargılamanın anlamı nedir?
Kurban insan evladının var oluşundan bu yana devam eden bir gelenektir.
İnançsal bir kavram olarak kurban, Bir Tanrı’ya ya da bir başka doğaüstü varlığa sunulan (can)’a denir.
Kabul edilen inanışa göre, kurban, canlılığın kutsanması anlamına gelir. “Kurban” kavramı ve kurban etme ritüelleri insanlık tarihiyle yaşıttır.
“Kurban etme” kavramı tarih öncesinden günümüze gelen süreç içinde birincil anlamını koruduğu gibi, ritüel boyutundan, dini ve kutsal boyutlardan sıyrılarak ikincil anlamlar da kazanarak varlığını sürdüren bir kavram olmuştur.
“Kurban kesme” eylemi, İslam Dini’nin doğuşundan çok önceki çağlara kadar uzanır. Çok eski tabiat dinleri ile Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani dinlerinde yılın belli aylarında dinî törenlerle kurban sunma, bayram yapma geleneği vardır.
İnsanların, tahıl, hayvan ve hatta insan kurban ettikleri olmuştur.
İslamî terim olarak “kurban” (udhiyye); “şartları belirli hayvanları, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla kesmek” şeklinde tanımlanır.
Târihte ibâdet niyetiyle yapılan ilk kurban, Hz. Âdem’in oğulları Hâbil ile Kâbil’in kurbanlarıdır. Aralarında çıkan ihtilafta hangisinin haklı olduğunu anlamak için, Cenâb-ı Hakk’a kurbanlarını arz ettiler. Hâbil’in kurbanı kabûl olmuştu. Bunu çekemeyen ve isteğine kavuşmak için çalışan Kâbil, kardeşi Hâbil’i öldürmüştü.
Yani tarihte kurbanın dinlerden önce geldiği zaten araştırmalarda görünmektedir. Hz.İbrahim’in oğlunu Allah’a kurban etmek istemesi,bunun üzerine koyunun kesilmesini emretmesiyle de hayvanların kesilmesini Hz.İbrahim’e emretmiştir.
Cemalnur Sargut’un kurban üzerinde yaptığı yorumu okuduğumda kurbanın hiç bu şekilde anlamlandırılacağını düşünmemiştim. ‘‘insan kendi nefsini yok ederek kendine fayda bulur. Çünkü nefis tekâmülünü engelliyor arzu ve istekler. Bir yandan da bütün hayvanat, insana katıldığı ölçüde insanlık makamına yükselir.’’
Evet, bitki de böyledir. Bitki de insana katılınca insana verdiği güç ölçüsünde hizmet eder, çünkü bütün yaratılmışların en kıymetlisi insandır. Bunun sebebi de insanın emaneti kabul eden tek varlık oluşudur. Yani Allah’ın isimlerini kabul etmiştir insan. Bunu da hem zalim hem cahil olduğu için kabul etmiştir.
Cahildir, çünkü başına geleceklerden habersizdir. Zalimdir, çünkü kendi nefsine zulmedecektir. Onun için kabul etmiştir. Dolayısıyla insan, bütün bunlardan habersiz olarak Allah’a olan aşkından dolayı her şeye evet der.
Hani nasıl evlenirken önce her şeye evet deriz, sonra hâdiseler yavaş yavaş gelerek bizim sevgimizi sınar, bakalım hakikaten eşini seviyor mu diye…
Sevmesen hiçbir şeye katlanamazsın normalde. Allah ile ilişkide de bu böyledir. Tekâmülün için önce Allah ile ilişkiyi aşkla kabul edersin, “beli” dersin, sonra yavaş yavaş hâdiseler gelir, seni zorlar, bakalım ahdinde haklı mı, vefalı mı diye.
O hâdiseleri aşabilen insan, kuvvetli gemi gibi artık her türlü fırtınaya çıkabilir. Bu hâdiseleri aşamayan insan ise limanda kalan gemi olup hiçbir fırtınaya korkusundan çıkamaz ve onun sonu limanda yok olmak olur.
Cemalnur Sargut, İnsanın en yüce varlık olduğunu ondan üstün bir varlık olmadığını ve her canlının insan bedenine karıştığında insan mertebesine ulaştığını anlatırken aslında bizlerin kurbanla kimliksiz bir canlıya kimlik verdiğimizi onu yücelttiğimizi hiç düşünmemiştim.
Kurban anlayışının bir başka tarafını görmek, buna karşı gelen canilik olarak yorumlayan kesime belki inançların üzerine çok yorum yapmamak gerektiğini gösterir.
Huzurlu, mutlu, sağlıklı bir Bayram geçirmeniz dileği ile iyi bayramlar….
Her zaman olduğu gibi şimdilik hoşça kalın, sağlıklı kalmaya çalışın!
Bugünkü görgü kurallımız, ‘‘Bir ortamda eğer içeriye bir büyüğünüz girmişse, oturduğunuz yerde biraz toparlanılırsınız ya da yer verirsiniz’’ bu büyüğe saygıdır.
Saygı gösterin ki, saygı görün.’’
Yorumlar
Yorum Gönder