DUYGULARIN ASİMETRİSİ

DUYGULARIN ASİMETRİSİ

Her sabah sanal da “günaydın” dediğiniz mutlaka ahbaplarınız vardır. Bazen hiç kimseye “günaydın” demek istemezsiniz hatta o gün siz bile kendinize ağır gelirsiniz ancak karşıdaki kişiyi de kırmak istemezsiniz.
Evet, işte bu ruh halimde olduğum bir gün ve arkadaşımla yazışmam aynen şu şekilde oldu;
-Merhaba
-Selam
-Nasılsın
-Eh iyiyim…
Ve arkadaşım bunun üzerine aynen mesaja şu şekilde devam etti…
Merhaba / Selam, Nasılsın/ Eh iyi işte, asimetri oluşturdun farkında mısın?  Bir sonraki konun bu olsun….
Duyguların asimetrisi…
Ve konu bu şekilde çıktı….
Asimetri yani simetrisi olmayan öznel ya da nesnel kavramlar….Yani, uyumsuzluk eşleşmesi….
Bu şuna benzer “ Seni seviyorum” dediğiniz de karşıdaki kişinin “o senin sorunun” demek gibi…
Bu ilk başta kırıcı gibi duyduğunuz cevabın altında aslında şu vardır, “evet dersem sorumluluk alacağım, hayır dersem onu kaybedeceğim” en azından  “o senin sorunun” diyerek sorumluluğu üzerinden atma taktiğidir. Çünkü özellikle sorumluluk bilinci gelişmiş insanlar hele birde duygusal ise sevginin bile bir sorumluluğu olduğunu düşünür. Yani böyle bir sorumluluktan kaçınan insanlar özellikle soruya genelleme yaparak cevap verir. Benim arkadaşımı kırmamam adına sorunun dışında, bir taraftan da aslında “ilgilen benle “dediğim cevap gibi yani “evet bende seviyorum ama…”, “evet aslında iyi değilim ama…” gibi
Bu yazdığım örnek elbette öznel bir kavramdı
Peki, bu olayın toplumsal boyutu nedir?
Bunu da sosyal paylaşım sitelerinden ya da şairlerden ne bileyim yazar ya da felsefecilerden filozoflardan çok rahat görebilirsiniz.
İnsanlar sosyal paylaşım sitelerinden aslında olmadıkları ya da yapamadıkları hayatları sergiler ve hatta ideolojiler geliştirirler. Örneğim “asi kız” ya da “özgür adam” gibi rumuzları kullanan insanları irdelediğiniz de hiç öyle olmadıklarını aksine asosyal olacak kadar içedönük olduklarını görebilirsiniz. Onlar pencereden dışarıya bakmaya korkarken yazılarıyla bir topluluğu sokağa çıkarabilirler ama hiçbir zaman o sokakta olmazlar.
Yazarlar, şairler… Çok az yazar vardır ki hem güzel hitap gücü olsun hem de duygularını rahat paylaşabilsin. Genel de bu insanlar kendi iç dünyalarını, öfkelerini, aşklarını yazarak anlatırlar.
Peki, felsefeciler onlar da aslında hayatı düşündüklerinden farklı yaşarlar öyle olmak isterler ancak rahatları ve sosyal ortamları buna müsaade etmez ki gelmiş geçmiş çoğu felsefeci ya da filozof zengin ailelerin çocuğudur çünkü hiç çalışıp para kazdıklarını okudunuz mu bir yerde…
Peki, siyasetçiler siyaset yapan çoğu insana bakın, peşinde koştukları ideolojiden çok farklı yaşamları vardır…
Fakirlik edebiyatı yaparlar, vatan millet, hak hukuk derler ve bu kavramları ilk yok sayan onlar olur.
İşte bütün bu örnekler asimetri dediğimiz kavramdır. Yani bir bütünü ikiye böldüğünüz de parçalar eşleşmez.
Bütün bunları neden yazdığıma gelince….
İşte insanların birbirine çekici gelmesi ya da sürekli iyi, doğru olan her şeye muhalefet olmasının sebebi de budur uyumsuzluğun, asimetrinin çekiciliği.
Nasıl ki birilerinin çıkıp çıkıp Ulu Önder Atatürk’e saldırması…
Nasıl ki siyasetçilerin meydanlarda konuşurken inandırıcı olmamaları…
Nasıl ki çiftlerin bir süre sonra farklı arayışlara girmeleri…
Nasıl ki insanların sosyal ortamlarda farklı kimlikler taşımaları…
Bunların hepsi asimetri yanı bütünün parçasının eşleşmemesinden kaynaklanır. Nesnenin kendi için de uyumsuzluğu.
O yüzden insanlar hep bir arayış, başkaldırı, muhalefet içerisindedir.
Ruh eşini bulmak, istediğin mesleği yapmak, düşündüğün gibi yaşamak bütün bunlar duyguların simetrisini yakalamış olduğunuzdan gerçekleşir.
Eğer siz simetrinizi bulduysanız ve öyle bir yaşam içindeyseniz inanın en şanslı insan sizsiniz.
Her zaman olduğu gibi şimdilik hoşça kalın, beden ve akıl sağlığınızı korumaya çalışın!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Küpe Takarlar?

Bekâret Kemeri

İyi ve Kötünün Felsefesi Nedir?