FIRLAT TERLİĞİ GİTSİN!

FIRLAT TERLİĞİ GİTSİN!

Evet, hangimiz zamanında terlik şiddetine maruz kalmadık ki, ama ne yalan söyleyeyim çok da etkili olurdu.
Rahmetli babam bizle baş edemeyince fıcıttır ! (fırlatmak)Terliği, artık  kime isabet ederse. Çok komik bir şekilde koltuğundan kalkmaz oturduğu yerden ‘’Susun artık!  Eşeğlueşekler…’’ der, fırlatır terliği ya gazete okumaya ya da televizyon izlemeye devam ederdi.
Bizde çil yavrusu gibi kaçışırdık… Ne aksiyonlu günlermiş… ama biz babamı kızdırmaktan çil yavrusu gibi kaçışmaktan mutlu olur bir de adamla ‘’ değmedi ki!’’   diye eğleşirdik. Ne güzel ve ne mutlu günlermiş meğer o günler.
Şimdi sıkıysa çocuğunuza böyle davranın Allah! Yer gök inler. Terliğin yeli bile patırdamalarına, annenin ‘’ne yapıyorsun çocuğuma! ‘’ çığlıkları atmasına yeter artar bile.
Peki, bizim neslin tamamı psikopat mı şimdi?  Ya da sizce şimdiki çıtkırıldım, ana kuzusu çocuklar iyi mi yetişti sizce?
Bence hala, terlik fıcırtan (fırlatmak) tatlı sert arada etini kıvıran ana babalar olmalı ki, çocuk kısmı azıcık yerini bilsin. Şaşkın şaşkın okumayın yazımı yalan mı? Söylüyorum!
Anamız, gözümüze baktığı  zaman sıkıysa yaramazlık yap ya da babamız bakkala yolladığında ben gitmem de, onlar bizi hiç dövmedi yediğim en büyük dayak sıra dayağı olmuştu ama öyle güzel denge kurmuşlar ki, dediklerini yapar aynı zaman da yaramazlığa devam ederdik çünkü biz çocuktuk, kırardık dökerdik, kirlenir ve kirletirdik kimse bize bunun için ceza vermezdi.
Atatürk caddesin de Ertuna apartmanın da büyüdüm karşımızda Atatürk parkı var ve orada hayvanat bahçesi vardı cadde üzerin de oturmamıza rağmen en yakın arkadaşlarım apartman görevlisinin çocukları ve en güzel oyun alanım kocaman parktı.
Kimse bana ya da ağabeylerime aman onlarla oynamayın aman parka gitmeyin demediler ve hatta kaçar kaçar hamamda karılar nasıl bayılır taklidi yapan ayıları izler, yüzümüze tükürsün diye lamaları kızdırırdık. Apartmanın altında Saray sineması vardı. Annem bizden sıkılınca gidin film izleyin der bizde toplaşır komşu sinemaya giderdik. Zaten mahallenin çocuğuyuz ağabeyler bizi ayrı korur kollarlardı.
Hatta annem İzmir’e büyükbabamın yanına yollarken beni şoförle muavine emanet etmiş ben daha 9-10 yaşlarında tek başıma 14 saatlik yolculuk yapmıştım. O kadar kendimize güvenle büyümüşüz ki, iki ağabeyim ve ben kendi başımıza kapalı spor salonuna gider antrenmanlara katılırdık ikisi de milli güreşçi bense bayan çalıştırıcı olmadığı için kahverengi kuşakta judoyu bırakmak zorunda kalan lisanslı sporcu olmuştum. Ama hiçbir zaman bizi maçlarda yalnız bırakmadılar. Nerede maç yapıyorsak arkamıza geldiler.
Peki, şimdi ne oldu!
Bu çocuklar her imkânlara sahip olmalarına rağmen neden, kendilerine güvensiz ana babaya bağımlı bireyler haline geldiler.
Biz büyüdük, evet ama dünya bunu için kirlenmedi bizler hep birlikte böyle bir topluluğun oluşmasını sağladık. Bizim zamanımızda da vardı sapıklık, işsizlik, yoksulluk ve basiretsiz hükümetler, Kıbrıs çıkartması,12 Eylül ihtilali hepsini, hepsini yaşadık.
Ama yabancı özentisi onların hayatını örnekleme yoktu… Adet ve ananelerimiz vardı. Galiba asıl mesele bu…
Kültür değişimi daha yaşamamıştık. Şimdi bu durumdayız!
Özgürlükle edepsizliği, özgüvenle küstahlığı karıştırmış bir orta kuşağın yetiştirdikleri yeni kuşağı izlerken gerçekten çok üzülüyorum.
Hala bir çocuk liseye giderken servise biniyorsa,kız ya da erkek çocuğun gecenin bilmem ne saatine kadar barlarda eğlenmesine izin veriliyorsa,fikrini söyleyen çocuk konuşma yerine ana babasıyla  çangır çangır çeneleşiyorsa,ana babayı para yumağı olarak görüyorsa, bir büyük geldiğinde yer vermeye yeltenmiyorsa biz büyüdük diye dünya değişmemiştir.
Sadece biz iyi birer rol model olamamışızdır. İster geri kafalı deyin bana ister yobaz… Ama sakın anne babalar “bu gençliğin hali nedir böyle”  diye hayıflanmayın…
Yoksa ne memleketimin düzeni değişti ne Dünya…
Tek değişen şey bizim değerlerimiz…
Sonuç ortada…
Tek yapacağınız şey, terlik fıcıttıracak(fırlatmak) kadar evlatlarınıza yakın olabilmek ve bunun için emek vermek….
Çocuklar bizim aydın geleceğimiz, onlara gelenek-göreneklerimizi, değerlerimizi öğretmek ve yaşatmak bizim vazifemiz.
Değerlerini kaybetmeye başlamış bir toplum yok olmaya mahkûmdur!
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, kalık ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Küpe Takarlar?

Bekâret Kemeri

İyi ve Kötünün Felsefesi Nedir?