GELECEĞİMİZ İKİ DUDAK ARASINDA

                                     GELECEĞİMİZ İKİ DUDAK ARASINDA

Bir insan evladının doğması büyümesi ve meslek hayatına başlaması yani birey olabilmesi ortalama kaç yıl? En iyimse haliyle 20-24 yıl öyle değil mi?
Peki, bir insanın geleceğini yok etmek?
Saniye, hatta salise…
İnsanı yok eden yine insan, ne acı değil mi? Dünya da insan kadar acımasız, aç gözlü, vefasız, kötü kaç canlı var sizce? Bence yok! Ve olamaz…
Şimdi neyi anlatmak istediğimi anlamaya çalışıyorsunuz biliyorum. Şu an kafam o kadar karışık ki, çok sevdiğim ve fikrine aklına değer verdiğim bir arkadaşım derki, ‘‘Elmayı anlatırken armuttan çıkma’’Bu elimde olamayan bir dert benim için.
Daldan dala atlayarak konuşmak…
İnşallah bugün daldan dala atlamadan yazabilirim. Sürekli eğitim sisteminin bozulduğundan bahsediyoruz, kınıyor ve eleştiriyoruz ancak bu düzeni bozan insan faktörünü hep görmezden geliyoruz. Düzeni bozan da düzeni sağlayan da insan değil mi?
Şimdi aklıma bir hikâyecik geldi…
Bir Pazar günü baba evde ayaklarını uzatmış gazete okumaya çalışıyor. Babayı evde gören çocukta sürekli babayla oynayabilmek için babasını taciz ediyor. Baba bir çocukla ilgileniyor,iki çocukla ilgileniyor ama çocuk hala ısrarlı.Adamcağızda gazetesini okumak istiyor.Baba sonuçta bir çare buluyor dergileri karıştırırken Dünya haritasını görüyor ve haritayı düzenli bir şekilde kesip karıştırıyor ve çocuğuna ‘‘Hadi bu haritayı birleştir diyor’’ Baba en azından biraz çocuğunun oyalanacağı için mutlu.Çocuk babası görev verdiği ve ilgilendiği için mutlu.
Yarım saat geçmeden çocuk, ‘‘ baba haritayı yaptım!’’ diyor. Adamcağız bu kadar kısa zamanda nasıl birleştirdiğinin şaşkınlığı ile Dünya haritasına bakıyor. Evet, çocuk gerçekten birleştirmiş. Baba merakla nasıl yaptığını soruyor.
Çocuğun cevabı şu oluyor; ‘‘Çok kolaydı baktım arkasında insan fotoğrafı var onları birleştirmeye başlayınca Dünya haritası ortaya çıktı babacığım’’ diyor…
Anlayacağınız bir insan değiştiği zaman Dünya değişir…
Peki, Dünyayı değiştirecek temel taş kim? Elbette ki, öğretmenler…
Ancak kaç öğretmen gerçekten mesleğini, insanı severek bu görevi yapıyor işte sorun bu, her zaman savunduğum bir durum vardır. Özellikle insanlarla direk irtibat kuran meslek sahiplerini mutlaka en az yılda bir kez psikolojik teste tabi tutmak ve ona göre mesleki yeterliliklerini belirlemek gerek…
Yoksa,geleceğimiz iki dudak arasında sıkışır kalır….
Ben nice öğrencimin öğretmenini sevmediği için okumak istemediğini ya da o dersten nefret ettiğini biliyorum…
Çok yakın bir arkadaşım var ve şuan da kocaman adam, oturur kalkar ilkokul öğretmenine beddua eder. Neden diye sorduğumda, ‘‘Bana öyle psikolojik baskı yaptı ki, sessiz sakin bir çocuk olduğum için hep kendimi silik, aptal, işe yaramaz olarak gördüm ve hiç okulu sevmedim’’ diyerek serzenişte bulunur. Şimdi bu arkadaşım ne durumda? Hala ağacın yaprakları gibi sallanır durur yani kaybolan bir hayat…
Bana öyle çok öğrenci gelir ki, bilemezsiniz. Geliş nedenleri öğretmenin öğrenciyi zihinsel olarak yetersiz bulması çünkü çocuk kendi istediği sürede okuma-yazmayı öğrenememiştir. Nasıl olur hiç bilmem o okumayı öğrenemeyen öğrenci bizde on beş günde bülbül olur çıkar…
Her şeyin başı sadece ilgi, sabır ve sevgi bireysel farklılıkları görmezden geldikçe bu hadiseler bitmez.
Anlayacağınız elbet sistem yapboz tahtasına dönüp duruyor ama şükür öğretmenlerimiz hiç değişmiyor. Bu da mı? Hükümetlerin suçu azıcık çuvaldızı kendimize batırmak zorundayız….
Yazımın başında da belirttiğim gibi bir insanı yetiştirmek gerçekten maddi ve manevi ciddi bir süreçtir ancak birileri gelir ve emek verdiğiniz hayatınızı pat diye iki dudağından çıkan laf ile yok ederse o zaman ne yapacaksınız? Ne mi yapacaksınız…Hiç…Koca bir Hiç….
Eğer arkanız sağlam değilse tabiri caizse dayınız yok ise hak etmediğiniz davranışlara maruz kalırken hayatınızın baharında mesleğe yeni başlarken kötü yürekli bir insan çıkar ve ‘‘ben Vali beye, kaymakam beye söyledim… Kapanacaksınız “ der ve siz hiç bir şey yapamadan   anlayıp dinlemeye gerek görmeden gencecik bir insanın mesleğine son vere bilirsiniz? Evet işine demiyorum mesleğine aynı örgüt üyeliği zanlıyla mesleklerinden uzaklaştırılan.Adı legal iken birden legal olmadığı söylenen bir yapıya “merhaba bile desen” uzaklaştırıldığın gibi….
Hayat iki dudak arasında elinizden kayıp gider…..
Bir de bu kötülükleri yapan, bir insan hayatının gözünün yaşına bakmayan bir öğretmense…
Ben kişinin fikri neyse zikri de odur derim. Eğer hastalıklı bir zihne sahipseniz, ‘‘yapılıyor dediğiniz her kötülüğü’’ aslında siz yapıyorsunuzdur.
O yüzden birilerini suçlarken ya da yargılarken iyi analiz yapmak gerekiyor ki, en çok da yaptığımız sistemi yargılamak oluyor.
Tekrar yazıyorum, sistemin için de olanlar kim?
Önce hayatı, vicdanlı, işimizi dürüst ve dayılarımıza güvenmeden yaşamayı öğrenirsek bin defa hükümetler kötü, sistem ve düzen bozulsun.Bizler, yani asıl sermaye olan insanı iyi yetiştirildiğimiz sürece bir toplum körermez ve yok olmaz…
Lakin kolayı seçip hep kötülük peşinde olan insan evladı…
Hayatları bitirmeye,egolarını tavan yapmaya devam edeceklerdir.Taki,bizler gibi birkaç su damlası; gölü,denizi,okyanusu oluşturuncaya kadar….
Tek bildiğim bir gün kötülükler iyiliklerin altında ezilecek ve doğruluk, barış kazanacak…
Şimdilik hoşça kalın, sağlıklı kalmaya çalışın!
Bugünkü İnsanı Davranış; “ Bir insanı yargılarken bir değil iki hatta bin kez düşünün ! Çünkü yargıladığınız insan masum olduğunda bunun hesabını nasıl vereceğinizi iyi düşünmeniz gerekecek”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Küpe Takarlar?

Bekâret Kemeri

İyi ve Kötünün Felsefesi Nedir?