‘‘GERÇEK FAKİRLİK’’

‘‘GERÇEK FAKİRLİK’’

Çocuklarımız için hep en iyisini yapmaya çalışırız, en iyi okullar da okusunlar, türlü türlü kurslara gitsinler ve bütün sınavlar da başarı sağlasınlar.
Bu eğitimlere para yetiştirebilmek için hem biz, hem de evlatlarımızı, at gibi koştururuz. Doğru, haklısınız bir yarış var ve bu yarış çetin…
Lakin hangimiz çocuğumuza ne olması gerektiğini sorduk ya da onlara kendilerine zaman ayırabilecekleri süreyi verdik…
Ve en önemli soru her başarılı insan mutlu mu?
Ya da başarı mutluluk getirir mi?
Ya da bizler çocukken bu kadar koşturduk mu?
Ya da koşturmadık da başarısız mıyız?
Aman.. Tanrım ne felsefi bir yazı oldu….
Biliyor musunuz?
Araştırmalar Duygusal Zekası Gelişmemiş bireylerin ne kadar başarılı olsa da, hep mutsuz olduklarını ve en ufak başarısızlığa tahammül edemeyip depresyona girdiklerini kanıtlamıştır.
Çünkü bu insanlar başarı odaklı, başarılı olduklarında kabul gördüklerini düşünüp mutluluğu bulan bireylerden oluyor. Ben bunu çok gördüm adam ya da kadının, o gün işleri iyi gitmezse yüzleri sirke satar ve mutsuz mutsuz ortada gezerler. Bunun nedeni duygusal zekâlarının fazla gelişmemesi ve bu nedenle çok çabuk duygusal çöküntüye girmeleridir.
Peki, duygusal zekâları gelişmiş, mutlu çocukluk geçiren bireyler nasıl oluyor biliyor musunuz?
Asıl hayatın anlamının başarıdan geçmediğini bilen birey; mutlu insan zaten başarılı insandır felsefesini benimsiyor. Önemli olanın mutluluk olduğunu bildiği için yaşadığı başarısızlıkta da moralini bozmuyor ve tekrar tekrar deneme cesaretini kendinde buluyor.
Çünkü Onlar için önemli olan aileleri ve sevdiklerinin sağlığı, bu insanlar yeterli geçimi sağladıktan sonra fazlası olsun diye çabalamayan olanla yetinen, fazlasını da çevresine dağıtan, kendi iç dünyalarının huzuru için yardım elini insanlara uzatabilen ve en önemlisi, asıl hayat başarısını sağlayan bu nitelikte ki insanlardır.
Çocuklarımızı koştururken, hayatımızı ve onların hayatını teğet geçiyoruz. Ne onlara çocukluklarını yaşatıyoruz ne biz sevdiklerimize zaman ayırabiliyoruz. Sonuçta doğru ebeveyn isek zaten bir meslek sahibi oluyorlar.
Şimdiki çocuklar, öyle akıllı ki, onların işsiz-güçsüz olabileceğini pek düşünmüyorum.
Onlara vereceğimiz en büyük zenginlik, hayırlı, vicdanlı, merhametli, yardımsever, empati yeteneği güçlü birey olmalarını sağlamak.
Elbette ki, eğitim almaları için destekleyeceğiz ama bunu onlara nefes aldırarak yaptırmamız gerekir. Her çocuğun zihinsel gelişimi farklıdır bizim verdiğimiz eğitimler sadece var olanı ortaya çıkarır. Olmayanı oldurmaz…

Onlar için geleceğe yatırım yapmaya çalışırken de, bir taraftan yanınız da olmanız gereken yıllar heder olur gider….
Biz çocuklarımızın duygusal zekâlarını ne kadar geliştirici faaliyetlere yönlendirirsek onlar zaten başarıyı sağlar ve mutlu olurlar.
Bırakın çocuklarımız sevdikleri işi ama en iyisini yapmaya çalışsınlar sizin seçtiğinizi değil.
Bırakın evlerini, arabalarını kendileri kazanıp alsınlar, onların size ihtiyacı var. Mala mülke değil. Bir laf vardır bilirsiniz, ‘‘Akıllı evlat ev yapar, akılsız evlat ev satar’’ diye…
Şimdi düşünün başarı mı? Mutluluğu getirsin yoksa mutluluk mu başarıyı?
Sizce gerçek zenginlik ne?
Bu günde her okuduğumda çok beğendiğim bir anekdotla sizleri baş başa bırakırken…
Her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
GERÇEK FAKİRLİK
Günlerden bir gün bir baba zengin ailesini ve oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler. 
Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu, “insanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?” “Evet!” “Ne öğrendin peki?”
Oğlu yanıt verdi, “Şunu gördüm: bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.” 
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı. Oğlu ekledi,
 “Teşekkürler, baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Küpe Takarlar?

Bekâret Kemeri

İyi ve Kötünün Felsefesi Nedir?