SAĞIRDINIZ, AYAK SESLERİNİ DUYMADINIZ!
SAĞIRDINIZ, AYAK SESLERİNİ DUYMADINIZ!
Neyin ayak sesleri mi?
Şeriatin… Rejim değişikliğinin… Laikliğin yok oluşunun…
Ama hepimiz, hepiniz kulaklarımızı öyle koca koca pamuklarla tıkadık ki, sağır olduk duymadık ya da işimize gelmediği menfaatimiz için duymak istemedik…
O yüzden dövünmenin artık ne kadar anlamı var bilemiyorum.
Hoş… Ben ve benim gibi hala vatanperver, milliyetçi bir kitlenin var oluşu biraz yüreğimi ferahlatıyor.
Lakin “ben buyum “ demek yetmez. Lütfen her gördüğünüze herkese, ”bu anlamaz“ demeden anlatın… anlatın… anlatın… Vatan topraklarının kolay kazanılmadığını, şehitlerimizin boşa ölmediğini, ölmeyeceğini anlatın.
Artık susmayı bırakmalıyız…
Ben siyasetçi değilim, siyaseti okuma gibi bir hünerim yok ama ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdiyim ve benim özgürlüğüm, vatanım, milletim, atalarım benim için önemli ben çağdaş bir Türk Kadınıyım…
Atamın bana hak gördüğünü de kimseye vermeye evlatlarımın geleceğini yok etmeye hiç mi hiç niyetim yok…
Bugün ki yazım biraz öfkeli mi, ne?
E…demek ki, sıradan bir vatandaşta arada böyle öfkelenebiliyormuş…
Şimdi siyasiler bana kızacak ama hep onların suçu!
Biz vatandaş olarak kim ne diyor dinleriz, güvenmek isteriz, seçtiğimiz vekillere itibar ederiz. Demokrasinin Cumhuriyetçiliğin titri budur.
Peki, onlar ne yaptı, hep yanlış siyaset, yandaşlık, vekil olduktan sonra ne kazanırım derdini gütmediler mi?
Sonra da vatandaş yanlış tercih yaptı!
Yaparlar tabi…
Kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmazmış hikâye tastamam aynı bir türlü girdiğimiz pislikten çıkamıyoruz.
Aslında ayak seslerini çözüm süreci hikâyesiyle, alevi kardeşlerim siz önemlisiniz nidalarıyla, benim açık kapalı bacım her dini özgürce yaşamalı muhabbeti ile duymaya başladık…
Herkes de bu iyi niyetli görünen gösteriye ortak oldu.
Kürt lideri alkışlarla karşılandı. Siyasiler olmak üzere hepimiz “aman ne güzel kardeşlik birlik” dedik.
Başörtüsü resmi kurumlara ve eğitimin içine girdi. Yine “bu hatadır insanları sembolize ederseniz görevini yapamaz ve ayrımcılık başlar” diyenlerdenim. Bu sefer bağnazlıkla, aydın olmamakla, hoş görüsüzlükle suçlandım.
Lise ve Ortaöğretime mescitler yapıldı. Veli olarak bir şey yapmalı bu saçmalık dedim. Yine “insanların dinini yaşaması seni niye korkutuyor zaten isteyen mescidi kullanır” dediler.
Dini Vakıf ve derneklerin eğitim-öğretim yaptığını küçük çocuklara çok düşük ücretle dini eğitim verdiğini ve bunun çocuk gelişiminde yeri olmadığını söylediğimde, zamanın Aile ve Sosyal Politikalar Adana müdürü “hoca sen hükümetin işine ne karışırsın” dedi ve hala benimle dans etmeye devam ediyorlar.
Askeriyenin içini boşalttılar, askeriyeye harcanan paranın hesabını kimse sormazken, erlerimin elindeki dedemden kalan tüfekleri, polisimin elinde lazım olduğunda çalışıp çalışmayacağı belli olmayan silahları, gündemin sıkıntılı olduğunda patlayan bombaları, korucularımızı koruyamadığımız gibi hukukumuzu ve vatandaşımızı koruyamayan devlethükümetin (bunu özellikle yazdım devlet ve hükümet kavramları artık yok oldu gitti) hesabını kimse sormadı…
Çünkü daha alacakları çok yazlık-kışlık vardı…
Ve geldiğimiz nokta!
Kürt açılımı oldu mu? Aksine birlik beraberlik içinde yaşadığımız Kürt kökenli kardeşlerimize insanlar düşman gibi bakmaya başladı. Şimdi aklıma geldi; Benim oğlum Adıyaman Üniversitesi’nde okuyor ve sosyal gönüllülük projesi gönüllü öğrenci/eğitmeni. Daha yeni yaşadığı bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
”Anne,bir köye proje için gittik, köylü bizi çok yakın karşıladı. Bir eve misafir ettiler. Ev sahibi amca, “oğlum hoş geldiniz, biz doğuluyuz ama size söylenen insanlar değiliz Vatanımızı, Milletimizi, Cumhuriyetimizi severiz biz Kürt kökenli Türk’üz” dedi. Benim çok garibime gitti ben de Yörük’üm amca, biz hepimiz aynı vatanın çocuklarıyız dedim” diyerek telefonun öbür ucunda şaşkınlığını anlattı….
Alın size açılım….
Ben, memleketten hiç çıkmayan Arap ve Alevilerle aynı toprakta büyüyen babadan Yörük, anadan Selanik göçmeni bir Adanalıyım. Ve şu güne kadar kimin ne olduğunu sormadan büyüdüm çünkü biz kardeşiz ve beni hiç ilgilendirmezdi. Şimdi Cemevleri, dini ayinleri öğrendim. Arap ne? Alevi ne? ayrımını anlamaya başladım…
Alın size kardeşlik…
Başörtüsü dini özgürlüktür dendi şimdi resmi kuruma gittiğiniz de ki, bu sözü bizzat duyan arkadaşım anlatır.” Boş ver sen, başı örtülü hanımı öne al diğer iffetsiz zaten” diyerek işlemler hızlanırken, başörtü namus, bizdensine döndü, el kadar bebelerin başı örtülürken, dini yanlış algılama ufacık kız çocuklarının hayatını söndürdü….
Alın size din özgürlüğü…
Memleketi parsel parsel sattılar… Çalışan kurumların, fabrikaların içini boşalttılar… Alın size toprak bütünlüğü… Alın size Milli sermaye….
Okullarda mescidiler açıldı. Okul yönetimi kimlerin namaza gittiğini takip edip çocukları mimledi… Sonuç, gençlik artık ya dinsiz, ya Allahsız…
Alın size inanç özgürlüğü…
Gencecik çocuklar sınırlara, çatışmaya sokuldu ve her gün sayıları açıklanmayacak kadar şehit haberleri… Alın size yok olan gençlik…
Şimdi….
Bu kadar uyumaya, bu kadar sağırlığa elbette ki, Hükümet Milli Eğitim okullarına genelge yollar ve size “Ümre’ye tur düzenliyoruz hadi! Kap öğrencini gel!” der.
Ey! gelmiş geçmiş vekiller… Sizi biz seçtik. Sesimiz olun, kulağımız olun, gözümüz olun, nefesimiz olun! diye… Siz ne yaptınız? Size verdiğimiz sorumluluğu beş kuruş menfaatiniz için sattınız…
Hiç mi? Sıranın size geleceğini düşünmediniz! Bu ayak seslerini ben, o, bu duydu ama siz hiç duymadınız!
Yeni Türkiye ye Hoş geldiniz…!
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, sağlıklı kalmaya çalışın!
Bugünkü İnsani Davranış ; “ Eğer bir yanlışa sessiz kalırsanız, bir gün o yanlış sizi boğar atar. İlahi adalet mutlaka mutlaka tecelli eder.”
Yorumlar
Yorum Gönder