SEN ÇOK DEĞİŞTİN!
SEN ÇOK DEĞİŞTİN!
Son yıllarda evlilik danışmanlarına başvuran çiftlerin sayısı sürekli artmaktadır.
İlişkinin kopma noktasına geldiği çiftler veya ilişkinin artık anlam ifade etmediği zamanlar genel de kadınlar tarafından danışmanlık istenir.Çünkü rutin bir durum olan erkeğin,‘‘niye ki bir sıkıntı mı var?’’ vaziyetidir.
”Evliliğimizde sorun var”, ”İlişkimizde problem var”diye başvuranların yanında, asıl sorunu örterek; depresyon, psikosomatik şikâyetler ve fobik reaksiyonlarla başvuranlara da sıklıkla rastlanmaktadır.
Bazı çiftlerin danışmana başvurma amaçları; ilişkilerini, evliliklerini kurtarmaktır. Unutulan şudur ki ne terapist , ne de danışman evliliğin bitmesine ya da devam etmesine karar veremez.
Terapi ortamı; İletişimi açık ve net hale sokan, üçüncü bir kişinin (terapist) yardımıyla karşılıklı anlaşılabilir konuşmayı öğreten, kişinin olaylara tek yön olan bakış açısını zenginleştiren, kendinin farkındalığını sağlayan bir ortamdır. Bu ortamdan yeteri derecede faydalanabilmek yinede çiftlerin kendilerine bağlıdır.
Terapinin amacı iletişimi sağlıklı hale getirmektir. Bir ilişkinin sağlıklı şekilde devam etmesi, çiftlerin uzlaşmazlıklarını çözebilme yeteneğine ve isteğine bağlıdır. Çiftler arasında ilişkinin sorun haline geldiği durumlarda şu cümleler sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır artık.
“Beni sen hiç anlamıyorsun. ”
“Ben kendimi sana anlatamıyorum. ”
“Sen önceden böyle değildin, çok değiştin. ”
“Sen hep böylesin. ”
“Hiç değişmeyeceksin”
“Artık senin bu kadar duyarsız olmana dayanamıyorum”
Yani ‘‘biz’’ bitmiştir…
Çiftlerde ortaya çıkan sorunlar, aslında problem diye görülmeye başladığı zamandan daha öncesin de vardır.
Fakat yaşam döngüsünün çeşitli devrelerinde(evlilik, çocukların doğumu, çocukların okulu, eşlerin iş-meslek rolleri, geleceği yapılandırma)çiftler belirli amaçlar üzerine odaklaşırlar.
Böylece ilişkinin yürümesini engelleyen “şeyleri” göremez ya da görse de fark etmemeye, fark etse de bir süre sonra bunun değişeceğine kendini inandırmaya çalışır.
Fakat bu yaşam döngüsü içinde ani ve büyük değişimler, zorlanmalar, kayıplar ve bu döngünün oturtulmasıyla, kişiler o ana kadar belki de hiç yapmadıkları ya da bazen düşündüğü hatta bazen deneyime geçirdiği “kendinin farkındalığı” üzerine yoğunlaşmaya başlar.
Ben neyim? Ne oluyor? Ne istiyorum gibi… Kendine yönelik sorular sormaya başlar.
Farkına varmaktan kaçındığı “şeyler” üzerine gidip onları araştırmaya, çözümlemeye çalışır. İlişkinin bileşenleri olan üçlü; komünikasyon-güç-duygu o anda gerçek sorunlar olarak görülmeye başlanır. İlişkide o ana kadar çıkıp da baş edilen sorunlar bir anda üstesinden gelinemez bir hal almaya başlar.
Çatışmalar, aşağılamalar, tehditler…
Ve “sen” çatışması ortaya çıkar.
İlişkinin tanımını yapacak olursak; özel belirli bir bağlamda kişiler arasında oluşan duygu ve düşünce, davranışlarda şekillenen bir mesaj iletimi, daha da ötesi arzu, istek ve ihtiyaçların cevap bulmasına yönelik bir alışveriştir. İlişkinin olması için iki kişinin olması ne kadar olmazsa olmaz bir kuralsa, ilişkide hangi kontekstin geçerli olduğu konusunda o kadar önemlidir. İlişkinin şekillendirilmesi; belirli bir durum, ortam dâhilinde olmalıdır.
Eşlerden birinin sevgisini ifade etme şekli diğerinde sevgi değil de öfke, kızgınlık şeklinde algılanabilir. İlişkide önemli olan bir noktada “burada ve şimdi” dir.
Kişiler arası ilişkilerde, kişilerin çevrelerindeki üçüncü ve dördüncü kişiler (anne, kayınvalide, baba, arkadaş) tarafından ilişkiye yandan müdahale yapılacağı gibi, bir profesyonel (terapist) tarafından da terapötik müdahaleler yapılabilir.
Gerçek yaşamda ilişkilerde belirlemeler, tanımlamalar ve yorumlar olduğu müddetçe, müdahaleler her zaman bir şekilde vardır. Fakat bir problem yaşandığında: kişilerin “eylem kapıları yapılanmış” olması veya “sonu gelmeyen oyunlar” söz konusu olduğunda, sistemin dışından bir kişinin müdahalesine gereksinim vardır. Çünkü sistemin devam etmesi için, sistemin kurallarının değişmesi gerekmektedir. Sistemi değiştirmek, o sistem içindeyken olası değildir.
İşte bu durum da terapistlerin ya da danışmanların yapabilecekleri tek davranış sizin karşınızdaki eşinizi fark etmenizi sağlamak, rehberlik yapabilmektir. Hiç bir uzaman yanlı davranışlar gösteremeyeceği gibi devam edin ya da bitirin diyemez. Bütün bunların kararına varacak da tamam ya da devam diyecek de sizlersiniz.
Ayrıca şunu unutmayın aslında hiç kimse değişmemiştir. Yıllar içinde sadece bir taraf kendini geliştirirken, yenilerken diğer tarafın durağanlığını devam ettirmesi ve zaman için de kabul görülen davranışın yaşla bağlantılı olarak kabul sabrı görmemesidir.
İletişim bir sanattır hele ki bu ikili iletişimse sanatın en zor dallarından birini sergilemekte maharettir.
Aslında tek yapmanız karşınızdaki kişiden hiçbir beklentiye girmeden onu olduğu gibi kabul etmek olmalıdır yoksa ‘‘sen çok değiştin!’’ cümlesinin içi bomboş kalır.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Yorumlar
Yorum Gönder