Kırmızı İp, Bir Gün Herkes Kendi Çöplüğüne Gider!
Kırmızı
İp, Bir Gün Herkes Kendi Çöplüğüne Gider!
Geçenler de kız kardeşim kişisel gelişim eğitimine
gitti ki bende gitmek isterdim.
Öncelikle bu eğitimler kendinizi fark etmenizi
sağlarken algınızı değiştirip sizi iyileştirmeyi sağlıyor. Her zaman da bunu
anlatırım çok zor süreçler geçmişte yaşadım ve dönem dönem aynı süreçlerden
geçiyorum sizler gibi…
Her ne kadar eğitimci ve öğretmen olsam da kişisel
gelişime önce kendimi iyileştirmek için başlamıştım. Herkese de tavsiye ederim.
Ruhunuzu iyileştirdiğiniz de bedeninizdeki sağlık problemlerinin bile en
asgarisini yaşayacağınızın garantisini verebilirim.
Neyse kırmızı ipe gelelim.
Kız kardeşim abla “ Bizler kâinatta tesadüf karşılaşmıyor muşuz, bir şekilde canlılar bir birine iple bağlıymış ve bu görünmeyen kırmızı ip
yaşamımızın döngüsünü değiştiriyormuş” diyerek eğitimle ilgili minicik bir
bilgi aktarmıştı.
Aslında her zaman savunduğum olayı kardeşim başka
bir görüşten aktarıyordu. Bunun adı göbek bağı, kader, şans, enerji ne derseniz
deyin evrenin ilahi bir güç ya da enerji ile birbirine bağını ahengini anlatır
ki hayatınızı gözden geçirin mutlaka siz de bunun böyle olduğunu fark
edeceksiniz.
Bir grupta en iyi anlaştığınız arkadaşınız olur, bu
bir tesadüf mü?
Onca insanın arasında bir bakarsınız bir köpecik size
yanaşır bu bir tesadüf mü?
Hiç tanımadığınız ortama girersiniz ve herhangi
biriyle dostluğunuz ilerler o kadar yüz varken neden o yüz size tanıdık gelir?
Mesela benim yazılarımı okuyorsunuz ve bunca yazar
varken neden?
Hayatınıza hiç olmayacak bir insan giriyor, yaşama tarzı, hayat görüşü, sosyo-ekonomik çevresi sizinle taban tabana zıt ve hatta
kimse yakıştırmıyor ama siz aşık olduğunuzu zannedip bu insanın peşinden
kayıtsız şartsız gidiyorsunuz .Onun size zarar vereceğini herkes biliyor ama siz
göremiyorsunuz? Taki o insanla ilgili göreviniz bitene kadar.
Bakın her insanın hayata gelişinin görevi ve hayata
katacağı mutlaka bir şeyler vardı. Her insan bu görevlerini yerine getirmek içi
kâinatta yerini almıştır ki bu iyilik adına da olur, kötülük adına da.
Sizinle hiç bir şekilde karşılaşma ihtimali olmayan
bir insan hayatınıza girmişse mutlaka bir nedeni vardır.
Olayları yaşarken elbette bütün bunların farkına
varmazsınız çünkü kırmızı ip sizi birbirinize bağlamıştır.
Sizin rastlantı, aşk
ya da tesadüf dediğiniz bu olay, size acı verecek olan insana kurtarıcı, size
de yaşamanız gereken bir tecrübedir.
Aslında bilmeden birini kurtarıyorsunuz dur. Yalnız,
maddi- manevi çaresiz bir insanı, sizin gücünüzle ayağa kaldırıyor girmiş olduğu
karanlığın içinden çekip alıyorsunuzdur.
Aslında evren o karanlıktan çıkartılan kişiye bir
şans daha vermiştir. “ Bak ben sana bir bahane yolladım kendini kurtar ve benim
varlığıma inanırken senin elini tutana yardımcı ol bir daha seni kimse o
karanlıktan kurtarmayacak”
Lakin genel de karanlıktan çıkan kimse bunun
farkında olmaz, ilk yapacağı o eli ısırmak olur. Çünkü zanneder ki asıl meziyet
kendin de, hayır asıl meziyet o kırmızı iple canlıları birbirine bağlayan
sistemde. İp ne zaman kopar? Kurtarıcı dediğimiz canlının işi bitince…
Görev tamamlanmış, bir canlı karanlıktan çıkarılmış
ve aydınlığa gidip gitmeme kararı kendine bırakılmıştır.
Peki, biri aydınlığa çıkarken diğerinin ruhunda
açılan yaralar…
Onun günahı ne diyeceksinizdir?
Onun hiçbir günahı yok. Uzattığı eli ısıran,
aydınlığa çıkan o canlı da olsa bu insan büyük bir tecrübe yaşamıştır.
Eğer yaşadığı bu tecrübe sonucunda pişerse, kendini
affetmeyi bilirse ruhunun özgürleşeceğini aslında bir görevi tamamlamanın
erdemine kavuşmanın güzelliğini yaşayacaktır.
Kâinatta her
yapılanın mutlaka bir bedeli vardır. İyiliğin bedeli iyilik, kötülüğün bedeli
kötülük olarak bir şekilde yaşamınızın içinde yerini alır.
O yüzdendir ki hiçbir acı sonsuz kadar sürmezken hiçbir
mutlulukta sonsuzluk kavramında yerini alamaz.
Ancak siz bütün bunların farkına varıp, kendinizi keşif etmiş tanımışsanız. Her şerrin
hayır, her hayrın altındaki şeride çok rahat görebilirsiniz.
Bütün bu yazdıklarımı kendi hayatınız da bir gözden
geçirin,
Hep başarısız ilişkiler mi? yaşıyorsunuz…
Çevreniz de dost dediğiniz hiç arkadaşınız yok mu?
Sürekli yaptığınız işler de iflas ediyor ya da
başarısız mı? Oluyorsunuz…
Hiç mi? yüzünüz gülmüyor…
Hayatınız sağlık sorunlarıyla uğraşmakla mı geçiyor?
Gibi gibi örnekler çoğalır gider…
Bütün bunların nedeni, koparamadığınız geçmişteki
göbek bağınız ve o görünmeyen kırmızı ipi fark etmeyerek kendinizi affetmeyi
unuttuğunuz içindir…
Yazar psikratır Gülseren Budayıcıoğlu bu olayı şöyle
açıklıyor; “İnsanlar kaderini çocukluk yaşlarında bulunduğu çevre ile belirlerler
buna yaşam motifi denir. Eğer geçmişinizi şimdiki zamana aktarırsanız,
olumsuzlukları olumlu duruma getiremezseniz, bilinçdışı onu tekrar eski
çöplüğüne geri yollar” aynen durum budur.
Kaderinizin motifini oluşturmak sizin eliniz de
yeter ki önce kendinizi tanıyın ve yaşadığınız olumsuzluklara rağmen kendinize
kızmak yerine kendinizi ve size kim ne yaşattıysa onları affedin…
Affedin ki ruhunuz özgürleşsin yaşamınızın kıymetini
bilip acı çekmeye devam etmeyin…
Bu aralar eşim ,dostum yüzümün güzelleştiğini ve daha
mutlu baktığımı söylüyorlar ve hatta bir kozmetik mi ya da ufak bir estetik
dokunuş mu var diye merak edenler bile oldu. Yoo hiç bir şey yaptırmadım sadece kangren
olan kolu kesip attım ve kendimi de bana acı veren her olayı da affettim.Kısacası
özgürleştirdiğim ruhum yüzüme yansıdı hepsi bu…
Siz de yaşamınıza değer veriyorsanız kendi yaşamınızı ciddiye alın ama hayatı tiye almayı ihmal etmeyin, benden küçük bir tavsiye…
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve
beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Çok doğru canım arkadaşım kalemine sağlık.
YanıtlaSil:)) yorumun için çok teşekkür ederim.Önce kendimizi sevmekle başlar hayat ve affedebilmek....
SilMutluluk küçük yaşta başlar.
YanıtlaSil👍👏
Sil