Çok abartıyorum çok….

Çok abartıyorum çok….

Yazacak o kadar konu var ki artık hangi birini yazmak lazım bilemedim. Her şey iyice birbirine girdi.

Böyle yazınca da kız kardeşim hemen kızıyor ‘‘abla senin mesleğin ne? Okulöncesi öğretmenisin, otur onları yaz’’ diye. Aslın da haklı benim arkamı toplamaktan bir avukat olarak bıktı, zaten benim gibi iki üç müvekkili olsa hayatı boyunca maddi sıkıntı çekmez…

İyi de ben halkım ve bu saçma düzende çocuk yetiştirmeye çalışıyorum, kaldı ki ailelere tavsiye de bulunmak için önce yaşadığımız toprağın bir şekle girmesi gerekmiyor mu? Her şey kötü giderken, ailelere yapamayacakları tavsiyeler de bulunmak da bana çok inandırıcı gelmiyor.

Bakın aylardır evlerimiz de korona yüzünden önlem adına gönüllü karantinaya girdik. Sokağa çıkma kısıtlamaları, türlü türlü önlemler, maddi-manevi sıkıtılar…

Peki, şimdi ne oldu?

Salgın bitti mi? Artık her şey normal mi?

Korona virüsünün duyulmasıyla, önce okulları, kreşleri yani toplu yaşam alanlarını kapattılar ki çok doğru karardı.

Peki, 1 Haziran itibarıyla korona bize ‘‘hadi ben gidiyorum yeterince oyalandım’’ mı? Dedi.

Ben gerçekten öfkeliyim…

Özellikle bilim kurulu üyelerinin sürekli olumsuz konuşmalarından sonra ki haklılardı…

Kreşlerin, etüt merkezlerinin açılması…

Ben bunu da anlamadım, ya bu kadar tehlikeliyse açılış iznini vermeyin ya da açılması gerekiyorsa uyarılarınızı daha yumuşak yapın ki açılmakla yükümlü bu kurumlara öğrenci gelsin. Öyle de, böyle de yapılmadı. Şimdi insanlar tedirgin, kurumlar  açık ancak çocuk yok ki önlemler gerçekten hat safhada en azından kreş, gündüz bakım evi ve çocuk kulüpleri için böyle olduğunu biliyorum.

Normalleştiniz dediler ve (burada  duyarsız, kalın kafalı insanlara çok kızıyorum) gerçekten normalleşmenin dibine vurduk.

Dün akşam Ziyapaşa, Atatürk Caddesine doğru gittiğim de o kafeteryaların hali beni çok endişelendirdi. Herkes üst üste ve maske, mesafe hak getire. Keza çarşı da aynı durumda.

Bugün de, ben titizlikle ‘‘ aman ha! Maskeyi çıkarmayın, mesafeye dikkat edin’’ diye bar bar bağrınırken, kulaklarımızın arkasının ağrısından vazgeçerken, personelimin serzenişini dinledim.

Toplu taşımalarla işlerine gelen personel,  benden çok daha yakinen yaşanan saçmalıklara şahit oluyorlar.
Toplu taşımalar da kapasite sınırı kaldırıldı ancak anlamadığım bu sınır sadece minibüslere mi kaldırıldı?

Dediği odur ki, ‘‘Hocam yuvaya gelen tek ulaşım aracı otobüs ancak dolu diyerek, bizi almıyorlar, zaten ilk kalktığı yerde dolmuş oluyor. Bu sefer minibüse biniyor aradaki mesafeyi yürüyoruz. Onlar da tıkış tıkış ve maskesiz yolcu alıyorlar ki şoför de maske takmıyor. Bunu söyleyen personelim kronik şeker hastası. Ben de ‘‘uyar o zaman’’ dedim. ‘‘uyarmaz olur muyum, maske takmayan adam, bana in o zaman derken, şoför sizde çok abartıyorsunuz diye cevap verdi’’ diyerek bana uyarmanın faydasızlığını anlattı.
‘‘Al plakasını şikâyet et’’ dedim. Akıllı kadın, plakayı almış ve şikâyet etmiş ancak karşılığın da önlem alınacağını pek düşünmüyor.

Dedim ya, yazılacak o kadar konu var ki, yine çocuk kulübü işleten bir meslektaşım evrak ve düzenlemeler için destek istedi. Ona da ‘‘lütfen dikkat edin sizin öğrencileriniz büyük,  kontrolü çok zordur en azından  siz,  kendinizi koruyup maskenizi takın’’ dediğimde de ‘‘ haklısınız hocam, valla hiç de takmıyoruz’’ cevabını verdi ‘‘Neden’’ deyince  ‘‘hocam burada hiçbir yere bağlı olmayan bireysel danışmanlık adı altında bizim işimizi yapan yerler de cıvıl cıvıl çocuk dolu kimse bir şeye dikkat etmiyor’’ cevabını verdi.

Adana zaten Allaha emanet kimsenin umurun da değil. İyi de kanun uygulayıcılar denetleme mekanizmasını neden uygulamıyor?

Toplu taşımayla işine giden, yaşamlarını kıt kanat devam ettirmeye çalışan insanlara yazık değil mi? Her gün belediye otobüslerinin ücreti uygunken, minibüse onca para ödüyorlar.

Yoksa, bütün bu üst düzeydeki önlemler ve hızlı denetimler sadece kreş,gündüz bakımevi ve çocuk kulüpleri için mi? Geçerli.

Aslında ben çok memnunum idarecilerimizden hepsinden Allah razı olsun…

Ev, araba, tatil kredileri düştü.Oh mis.. İlk işim ev, araba alıp tatile gitmek olacak. Daha ilk Meclis toplantısın da Bekçiler konuşuldu ona da  polis ve jandarma teşkilatı adına çok mutlu oldum. İş güçleri azalacak. Artık biz de her gelene göstermeye alışacağız.

Ben çok mutluyum, ekonomimiz mis, salgın zaten Adana’ya hiç uğramadı. Seyhan ilçesin de mis gibi bir tane sivrisinek kalmadı, kaldırım otlarımız da tertemiz daha belamı mı? isteyeyim, değil mi ama….  

Ha… Pek duyurulmadı Kırım Kongo Kenesi Sivas da can almaya devam ediyor ve büyük bir tehlike benim Belediyem inanıyorum ki ilaçlama konusun da sivrisinekler gibi hızla bu konuyu da dikkate alacak…

Yav! Ben de her şeyi çok abartıyorum, çoook….
Ha bu arada , ekonomik yıkım,kırım kongo,göktaşı,deprem,çekirge,salgın malgın derken uzaylı kardeşlerimin eksikliğini çok hissetmeye başladım.

Hadi…Artık hazırız buyurun gelin artık!

Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın derken bu sefer Allah sonumuzu hayır getirsin diyerek bitirmek istiyorum. Sağlıklı kalın akıl, sağlığınızı da korumaya çalışın!  


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

UYANIŞ...

Kayıp Nesil...