ALYANS!!
ALYANS!!
Bu aralar eşimin, dostumun ve hatta benim alyansla iç içe olduğumuzu görmeye başladım.Korona, bir ara evlilik,nişan törenlerini durdurur gibi olsa da gençler ya da ikinci,üçüncü,dördüncü ve hatta beşinci baharını yaşamak isteyenler “yetti garii!!” diyerek, hızla yüzükleri takmaya başladılar.
Hal böyle olunca benim de yıllardır taktığım şu alyansların geçmişini ve anlamını araştırma ihtiyacı duydum.
Gerçi bir halkanın manevi anlamını, yükümlülüğünü iyi bilenlerdenim. Ancak bazı paylaşımlarda, bazı insanların sanki alyansın “laf olsun beri gel” anlayışıyla takıldığını hissettiğim için, bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum.
Birlikteliğin ilan edilme nişanı olan bu sembolün, bakın nasıl bir tarihçesi varmış:
Yüzük takma geleneği milattan öncelere dayanmaktadır. Eski bir inanışa göre bileğine, boynuna metal takmanın tüm kötülüklerden uzaklaştırmaktadır. Zamanla bu inanç, insanlarda güzelliğin simgesi haline geldi.
Alyans ise bir kişinin sözlü, nişanlı veya evli olmasının göstergesi haline gelmiştir. Dışarıdan baktığınız bir kişinin evli mi, nişanlı mı yoksa sözlü mü olduğunu kendisine sormadan, parmağına bakarak kestirebilirsiniz. Peki; takı ve yüzük geleneği nasıl başlamıştır, önemi nedir, yüzüğün anlamı nedir, biraz bunlara değinelim:
Bir inanışa göre, kadın ve erkek bir elmanın iki yarısı gibidir. Erkek ve kadının bir arada olması tam bir insanı yansıtır. Yüzüğün tarihsel gelişiminde, parmağa ip ve keten bağlama şeklinde çıktığı rivayetler arasındadır. Bu rivayete göre; erkekler, sahiplendikleri kadınların başka birisine kaçmasını önlemek için keten ya da sazdan örülmüş ip ya da deri kullanırmış. Erkek, bu ipi ilk olarak kadının ayaklarına ve ellerine bağlayıp kaçmasını engellermiş. Kaçmayacağını düşünmeye başladığı zaman, ilk olarak ayaklarındaki bağı çözermiş. Emin olunca da, ellerini çözüp sadece parmağına bağlarmış. Böylelikle örgülü ip parmağa geçince yüzük halini alırmış.
Başka bir rivayete göre yüzük; Eski Mısır’a dayanan, yaklaşık 4800 yıllık bir geçmişe sahiptir. Eski Mısır’da, kenevir türü bitkilere yüzük şekli verilerek parmağa takılırmış. Bu takı, aynı zamanda eski toplumlarda büyük önemi olan güneşin ve ayın şekliydi ve bir olmanın sembolüydü. Romalılar, yüzük malzemesi olarak bitkilerin yerine güç ve kalıcılığın sembolü olan demiri kullanmaya başladılar. Bu aşamada yüzük, sadece kadınlar tarafından takılan ve bir anlamda kocalarının mülkiyetinin sembolü olan bir göstergeydi.
Hem Mısırlılar hem de Romalılar yüzüğü sol ellerinin dördüncü parmağına takıyorlardı. Bu parmaktan geçen bir damarın direk kalbe gittiği düşünülüyor ve kalıcı aşkın sembolü olduğu vurgulanıyordu. Daha sonraları yüzükler şekiller almaya başladı. Farklı şekillerdeki yüzükler, özellikle sultanlar ve şeyhler tarafından, bütün eşlerinin sadakatlerinin güvencesi olarak takılırdı. Bu dönemlerden sonra yüzüklerin ve üzerindeki taşların, özel güçleri olduğuna inanılmaya başlandı. Bu inanış Avrupa’ya da yayıldı. Sihir yapanlar çoğunlukla metal ve taşlı yüzükler kullanmaya başlamışlardır.
Yüzükler, daha sonraları altından yapılmaya başlandı. 860 yılında Papa Nikolas, evlilik ve nişanın belirtisi olarak altın yüzük kullanılması gerektiğini belirtti.
Bu olay ile birlikte ilk olarak; nişan yüzüğü ile düğün yüzüğü bir birinden ayrılmış oluyordu. 8. yüzyıldan sonra, aşk ve bağlılığın üstün simgesi olan, paha biçilmez elmas yüzükler kullanılmaya başlandı. Aşk evrim geçirdikçe, yüzük ve pırlanta mücevherler de evrim geçirdi. Pırlantalı nişan yüzüğü verme geleneği, Avusturya Arşidükü Maksimillian tarafından 15. yüzyılda nişanlısı Mary’e verilen bir yüzük ile başlamıştır. 1477 yılında Avusturya Arşidük’ü Maximillian Mary’ye verdiği elmas nişan yüzüğü ile elmas da evlilik yüzüğünün bir parçası haline geldi.
II. Dünya Savaşı sırasında, askere giden erkeklerin, eşlerini hatırlamak amacıyla takmalarıyla birlikte, ilk olarak erkekler tarafından da erkek yüzüğü kullanılmaya başlandı.
Yüzük kültürü daha çok Osmanlı ve Arap ülkelerinde yayılmaya başlamıştır. Altın işlemeciliği ve taşlarla süslemelere kadar gidilmiştir. Yüzük ve takı, erkeklerin ihtişamı ve kadınlarda da güzelliğin simgesi halini almıştır.
Yüzük; Önce kadının mülkiyetine sahip olma adına takılan hatta kaçmasın, başka erkekler göz koymasın diye iple bağlanarak kontrol altına alınan, daha sonra da Dünya Savaşların da erkeğin eşini hatırlayacağı, kadının da başının bağlı olduğunu simgeleyen yüzük, sol tarafta kalbe yakın “biz biriz bütünüz” deme adına takılmaya başlanmışken,sağ tarafta, söz de nişan da takılarak “elleşmeyin, başı bağlı” anlamın da yine bağlılık sözünün, maddeleşmiş haliyle asırlardır gelenek halin de bizimle birlikte yaşamına devam ediyor.
Demek ki, sağ da ya da sol da o yüzüğü takan diyor ki “benim bir eşim var ve ben ona sadığım, o yüzden lütfen bana cıvık cıvık davranmayın”
Peki, sizce bu yüzüğün hakkını kaç kişi veriyor?
Ne insanlar gördüm, yüzüğü cebine koyup, kaşı gözü oynayan.Hiç bir şey yapamasa da sanal alem de eli kolu durmayan…
Ne oldu verilen sözler ya da sadakat?
Evet, alyans çok önemli, ancak siz nefsinize sahip olamadıktan sonra milyarlık alyans taksanız ne olur?
O halde, o takılan alyansların hakkını verin olur mu?
Şimdi her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Yorumlar
Yorum Gönder