Benekli Papyon

Benekli Papyon Bilirsiniz hayat detaylarla doludur ve gizem bu detaylarda saklıdır. Takip eden sevgili arkadaşlarım bilirler. Bu hafta sonu oğluma, sevdiği kızı istemeye gittik. Doğu’nun Paris’i denilen Van şehrine… Size Doğu’nun ne derecede sıkıntılı olduğunu yazsam zaten biliyorsunuz, ne kadar kurak olduğunu anlatsam Coğrafya bilgisiyle bunu da herkes biliyor. En büyük yatırımı yollara yapmışlar, kocaman asfalt yollar, her biri otoban kadar. Üretim mi? Yok… Maalesef zaten tarımın çok az olduğu bir bölgeyken, hayvancılıkta hükümetin politikaları sonucu bitme noktasına gelmiş. Terörün varlığını, her adım başı güvenlik noktaları, burada alışık olmadığımız polis araçları, tanklarla hissedebiliyorsunuz. Asker, onların kurtarıcısı ve o yüzden halk askeri de polisi de seviyor. Tek can güvenliklerini korumaya çalışan kolluk kuvvetleri. Bitlis..Türkiye’nin 3. En fakir iliymiş.İlk gözümüze çarpan her yerde Erenler tabelaları. Falanca Eren Üniversitesi, fişmanca Eren lisesi, yurtları, öğretmen lojmanları… Her yer de bir Eren soyadı. Meğer Bitlis den çıkma, çok zengin bir iş insanının Bitlis’e vefasıymış. Ne güzel dedim, kendi şehrini unutmamış. En azından öğrenci, memur yoğunluğu ile Bitlis’in gelir düzeyinin yükseleceği düşünülürken, eğitime çok da önem veren bir Bitlisli takdir ettim. Google den yazdığınız da Eren grubuyla ilgili bütün bilgiler çıkıyor. Ve Diyarbakır, sadece orada her tabelanın altın da ki bu devlet kurumları dâhil, Kürtçe isimler vardı. Sanki başka bir Cumhuriyet ve bunu da açık seçik ilan etmişler. Kendi memleketim de ayrı bir bölgenin devletin onayıyla ilan edilmesi… Çok üzücü, gerçekten şehitlerimin de Ata’mın da kemiklerini sızım sızım sızlatmıştır. Biliyor musunuz? İlçelerin de bile eski araba göremezsiniz, bu ilk dikkatimi çeken oldu. Ayrıca Diyarbakır da özellikle Diyarbakır plakasını görmeniz çok nadir. Hep başka şehirlerin, özellikle İstanbul ve Ankara plakalarını çok fazla görebiliyorsunuz. Eğer siz yatırım yapmaz, üretime teşvik vermezseniz, yüz yıllardır yaptıkları mesleği yapmalarına kimse kızamaz, çünkü tek bildikleri bu… Ve nihayetin de asıl gitmemiz gereken yer, Van, oldukça büyük bir şehir. Van Gölü’nün görkemiyle, bize sıcak sıcak gülümseyen şehir. Hani derler ya “su medeniyettir” bunu burada hissedebiliyorsunuz. İnsanları daha farklı daha modern, suyla birlikte en önemli nedeni de öğrenci ve memur kenti olmasına bağlı aslında. Burada da üretim maalesef yok, hizmet sektörü yoğun, onların da gelir kapısı öğrenciler ve memurlar. Hafta sonu olmasına rağmen sokaklar da pek yerli yok. Gezenler, oturanlar genel olara öğrenci ve memur. Onlar sayesin de biraz daha Doğu esintileri azalmış. Güzel mi? Güzel bir şehir. Asıl geliş nedenimiz, oğluma sevdiği kızı istemek olan, bu şehre daha çok gideceğimiz belli. Evet, gelinimiz Vanlı, kültürleri, giyimleri, konuşmaları her şeyleri farklı bir aileden kızımızı istedik ve verdiler. O yüzden herkesin keyfi yerinde. Doğu’dan ilk defa ailemize kız istiyoruz. (çirkin bir laf ancak böyle dendiği için “istemek” kelimesini yazdım) O yüzden yaşayacağım tecrübeleri de zaman zaman sizlerle paylaşacağım. Gelelim “Benekli Papyona”, gelinimiz evin en büyüğü o da daha 25 yaşında, her ne kadar Doğu’nun şartlarından dolayı yaşları ileri görünse de genç anne babaya sahip ve en son bir kazan dibileri var. Adı, Mehmet Ali. Yüzü güleç, gözleri fıldır fıldır, gülerken de gamzeleri çiçek gibi açan Mehmet Ali… Nedense çocuklarla, yaşlılarla çok iyi anlaşırım, kim bilir belki meslek karakterime de yansıdığı için. Mehmet Ali’nin bir özelliği de her şartta gömlek ve papyon takması. Önce biz geldik diye öyle giyindiğini düşündüğüm bu sevimli çocuk, meğer nereye giderse gitsin gömlek papyon ikilisini hiç çıkarmıyormuş. Yakışıyor da kerataya. Mehmet Ali meraklı, dibimden ayrılmıyor ve sürekli beni süzüyor. Belli ki ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Kendi şivelerinden konuşmayan, rujlu, annesi gibi olmayan bir kadın... Üzerine de öğretmen olduğumu, uzmanlığımı, okuduğum Fakülteleri de öğrenmiş ya… Bakışları “bunu nasıl yapmış” gibi. Mehmet Ali’nin o merakını gördüğüm için konuşmayı ben başlattım. Zira bir şeyler sormak istiyor ancak soramıyordu. Okulundan lafa girince rahatladı, başladı anlatmaya “ben ressam olacağım, bir de şair” ne güzel olursun tabi dedim, ancak Türkiye de bu işlerden pek para kazanamazsın deyince, “avukatta olmak istiyorum” dedi sonra d a” hepsi olmaz mı?” Diye, fikrimi merak etti. Evet, avukatlık mesleğin, şairlik ve ressamlıkta hobin olur niye olmasın, cevabımla rahatladı. Hiç şehir dışına çıkmadığını anlatıp Adana’yı merak ettiğini ifade etti ve “Seray Teyze, siz hiç televizyonda ki 01 dizisine benzemiyorsunuz” dedi. O diziyi hiç izlemedim ancak Adana’nın kenar mahallelerini anlattığını biliyorum. Sonra Hürriyet Mahallesini sordu. Oraların Doğu’dan göçle gelen ancak Doğu’da da dikiş tutturamayanların mahalleleri olduğunu anlattım. Masumiyet öyle ulvi bir meziyet ki ben Doğu deyince, kuzumun yorumu çok komikti “Kesin Van’dan gelenlerdir” neden dediğim de “burada öyle kötü insan çok” cevabını verince, ben her yer de kötü insanların olduğunu anlatsam da çok ikna olmamıştı. Sonra “Gazipaşa” dedi. Bak işte orası benim evimin karşısı, cevabımla, mahcup bir ifadeyle “beni Adana’ya götür müsün?” Diye sordu. Elbette götürürüm, ancak derslerine çalış ve güzel bir liseye geç, dememle, anlaşmayı yapmış olduk. Güzel gülüşlü çocuk, onun için en değerli eşyası olan benekli papyonunu çıkardı, annesinin bana hazırladığı yoğurt kabının üzerine lastik gibi geçirdi ve “bu benden sana hediye, beni hiç unutma olur mu?” Dedi… Bu belki kimi insan için, minik bir sevgi gösterisi gibi gelebilir… Ancak, bir çocuğun en değerli eşyasını, yeni tanıdığı ve kendinden olmayan bir insana “beni unutma” diye hediye etmesi, çok büyük bir sevgi gösterisi ayrıca ona verilen sözlerin hiçbir zaman tutulmadığını, unutulduğunu ifade eden bir davranış… Aynı Atatürk’ten sonra unutulan, atıl bırakılan, aşiretlere teslim edilen, hiçbir üretim olanağının sunulmadığı Doğu ve İç Anadolu gibi… Eğer bir gün, eşit haklar, barış, güven gelecekse ülkeme, İşte bu minik yüreklerin sevgisi, insanlığı sayesinde gelecek. Şimdi her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın! Seray LEVENT ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ 1505647430754_IMG_1894.JPG 0322.4582496-4583053 http://www.ozgecancocuk.com http://www.facebook.com/ozgecancocuk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

Neden Küpe Takarlar?

Hadi Yine İyiyiz…