Ve Senaryonun Noktasını Yazan Koyarmış…

Ve Senaryonun Noktasını Yazan Koyarmış… Hepimiz aslın da hayallerimizi kurarken sonunun nasıl biteceğini bilmeden ve hatta kader denilen alın yazısının varlığını bilerek, sonunu da Evren’in hâkimi tarafından yazıldığının farkında olarak hayaller kurmaya, geleceğimizle ilgili planlar yapmaya devam ederiz… Zira biz insanız! Umutlarımız, hayallerimiz, gelecek planlarımız olmadan yaşayamayız. Kimimiz bunu dillendirir, kimimiz de korkumuzdan içimiz de yaşarız… Korkarız, korkarız hem de çok… Çünkü yüce gücün planlarımıza hükmettiğinin farkındayız ancak yinede aklımızın bir köşesinde, vardır hayatımızın planı… Bu sabah komşumum “ablam da öldü” demesiyle... Genç yaşlarında kayıp gidenlerim, akılma geldi ve onların hayalleri, hayatla ilgili planları… 36 yaşında, aklıyla, eğitimiyle belki de ülke yönetimin de söz sahibi olabilecek rahmetli çocuklarımın babası… Mutlaka hayatla ilgili kendi gibi hareketli planları olan ancak onu hiçbir zaman öğrenemeyeceğim 45 yaşında ki babam…. 50-55’ lerinde birden aramızdan giden, Ecevit mavisi ve Ecevit aşığı, masmavi gözleriyle koca sağlık memuru büyükbabam… Daha 50 yaşında pırıl pırıl akıl küpü,sürekli dengeyi kurmaya çalışan iyi kalpli, gazeteci görümcem… Ya yuvanın yerini satın aldığım da “isteyerek satıyorsunuz değil mi?” Diye sorduğum, Bağlı apartmanına soyadlarını veren yaşlı Nimet teyzeyle, Hüseyin amca, kim bilir gelecekle ilgili ne hayalleri vardı… Şimdi de büyük kızlarının vefat haberi… Peki sonuç! Onlar plan yaptı, ilahi güç son noktayı koydu… 36 yaşında, sen git kazanılması zor olan İngiltere de yüksek lisansını yap,en iyi fabrikada işe başla,evlen,o yaşta en iyi şartlar da ailene imkan sun, iki beben olsun ve bronştazi denilen aptal bir hastalığa yenil ve göçüp git…. Ne mi hayal ediyordu? Çocuklarını en güzel okullarda okutmayı, beni Mali Adalarına götürmeyi, mesleğinde en üst seviyeye gelmeyi, belki yaşasaydı şu an da büyük olasılıkla çok büyük yabancı bir firmanın en üst yöneticisiydi. Hayaller bu, ya gerçek 19 yıldır toprağın altın da… Babam, onu tanıdığım kadarıyla hovardalık yapmaya devam edecek, hayatını iyice karışık hale getirecek, annemden yapıp yapıp özür dileyecek, bize de kol kanat olmayı ihmal etmeyecekti. Hayaller bu, ya gerçekler 35 yıldır toprak altında… Görümcem daha 50 yaşında gazetecilik mesleğine ara verip 2. Baharını yaşamak için kendi gibi artık emekli olan meslektaşıyla evlenmişti. Hayali sakin hayat ve dişiyle tırnağıyla aç kalıp satın aldığı aşkı İstanbul’da belki bloğunda ki yazıları kitaplaştırıp, eşiyle dostuyla kalan zamanını mutlu, sorunsuz, huzurla geçirmekti. Hayaller bu, ya gerçek öldüğünün 60.günün de 4 yıllık kocası ailesine “ben evi satmak istiyorum, bankada ki ortak hesabımız için de vekâlet verin kalanları paylaşalım” diyecekti acılı anaya, kardeşlere… O da genç yaşında toprağın altında… Büyükbabam emekliliğini yeni almıştı eline, İzmir Bornova’da son tayin olduğu ilçede son günlerini belki de sakin sessiz yaşayıp gitmekti hayali… Hayaller bu, ya gerçek pat kalp krizi ve o da artık yıllarını takip etmediğim zaman dilimden bu yana toprağın altında… Ya bizim ihtiyarlar, ben zemin kattayım burası 5 katlı aile apartmanıydı, onların hayalinin son günlerine rastlamıştım. Her evladına bir ev, “yaşar gideriz” diyen tipik Türk ana babası, yine bunlar hayaller ya gerçek, bir bir satılan daireler tek tek ölen çocuklar geriye kalan tapusu olmayan çatı katın da oğluyla oturan bir kız evlat ve ortalar da emeklisiyle yaşamını sürdürmeye çalışan erkek evlat… İşte hayatın gerçekleri ve ölümünden sonra üşüşen leş kargaları… Değer miydi? Bunca maddi mücadeleye ya da değmelimiydi bilemiyorum ancak bizler yaşamımız boyunca öyle yükler atışıyoruz ki sırtımızda ,taşıyamayacağımız öyle bardaklar tutuyoruz ki bu ellerimizle, ne yaşadığımızı anlıyoruz ne de etrafımızdaki leş kargalarını fark edebiliyoruz. Biz planlarımızı yaparken kader “sen yap ben o planları bozmayı çok iyi bilirim” diyor… O yüzden demişler ya “ölecekmiş gibi yaşa” sizi bilmem ancak uzun süredir ölecekmiş gibi yaşamaya ayak uyduranlardanım, sadece arkamda borç bırakmamak için plan yapmaya devam ediyorum… Kimseye yaranamazsınız, zaten bunun de hiç uğraşmayın “vay arkadaş, bıraka bıraka bunu mu bırakmış?” Der olanı da beğenmezler ya da hiç hak etmedikleri mal varlığını çatır çatır yerken de mezarınızın yerini bile bilmezler… Etrafımız leş kargalarıyla dolu, hayatınızın kıymetini lütfen bilin, çünkü bu dünyada sizden başka siz yok ve bir daha da gelmeyecek. Yazımın başında da yazdığım gibi zira biz insanız! Plan yapın ancak planınız da mal mülk yerine, “nereleri gezerim, neyden hoşlanırım” olsun, olur mu? Yaşam “an”dır “an”da “şu an”dır ne yarın vardır, ne de geleceğin garantisi. Eğer arkanız da bir şeyler bırakmak istiyorsanız mazlumun, günahsızın, biçarenin vebalını almadan iyiliklerinizi bırakın… Bizim, çocuklarımıza bırakabileceğimiz tek miras, onların gurur duyabileceği geçmişimiz. Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın! Seray LEVENT ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ 1505647430754_IMG_1894.JPG 0322.4582496-4583053 http://www.ozgecancocuk.com http://www.facebook.com/ozgecancocuk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

UYANIŞ...

Kayıp Nesil...