Derler Ki!

Derler ki! “Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır. Kartalın yaşı 40’a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Tüyleri kartlaşır, kalınlaşır ve kanatlarına takılmaya başlar. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler.? Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.” Bunu niye mi, paylaştım? Çevremizde ki olan bitenlerin herkes farkında, öyle öfkeliyim ki yanlış bir şeyler yazıp bir de başımı ağrıtmak istemedim. Şu yaşadığımız zulmün artık bir ideolojisi yok, tek kelimeyle halka planlı yapılan yıldırma, sindirme, yok etme siyasetinin içerisindeyiz ve yok oluyor, ölüyoruz… Halk olarak yalnızız, kimsesiz ve biçare bırakıldık. Emin olun hiçbir siyasi kimlik bizim bu durumumuzu umursamıyor bile, sadece onlara verdiğimiz koltuğa sıkı sıkı sarılıp rollerini oynuyorlar. Ve onların sayesin de biz de kendi yaşamımızın figüranı olmaya devam ediyoruz. Bir gün, kişisel gelişim seminerlerin de kullandığım kartal örneğini buraya yazacağım hiç aklıma gelmezdi ancak toplum olarak açlıkla, yoklukla, sefaletle sınandığımız şu günlerde hepimiz birer kartal olmak zorundayız. Bizler de artık ciddi kararlar verip çektiğimiz acıların karşılığında bu bozuk sisteme “dur!” Demek zorundayız. Nasıl mı? Elimiz de bir oy hakkımız var bunu gerçekten hak edenlere kullanmak zorundayız, dilimiz döndüğünce olması gerekeni anlamayanlara, kafalarına vura vura anlatmalıyız, en önemlisi eğer üç kuruşumuz fazlaysa birbirimize yardım etmeliyiz. Neden mi? Bizi bizden başka düşünen kalmadı. Siz hiç vekillerin ya da belediye başkanlarının “ben maaşımın bir kısmını ihtiyaç sahiplerine dağıtıyorum” dediğinizi duydunuz mu? Çok zor duyamazsınız. Aldıkları nefes bile beleş olan bu seçilmişler sadece bize yalakalık etmek için mazlumun arkasındayız rollerini oynamaya devam ediyorlar ki artık arkamızda durmaktan vazgeçip yanımıza gelseler nede güzel olmaz mı? Ayrıca zengin ağa babaları ve bizi yönetenler, lütfen şunu unutmayın eğer halk daha fazla açlıkla sınanmaya devam ederse o yumuşak yataklarınızda yatmanız inanın çok zorlaşacaktır. Şimdi yine adını unuttuğum bir sosyolog felsefeci der ki ; “ Alt ekonomik-sosyal kültürün refahı, üst ve orta ekonomik-sosyal kültürün can güvenliğidir” Bilmem anlatabildim mi? Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın! Seray LEVENT ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ 1505647430754_IMG_1894.JPG ‪0322.4582496-4583053‬ http://www.ozgecancocuk.com http://www.facebook.com/ozgecancocuk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

Neden Küpe Takarlar?

Hadi Yine İyiyiz…