Aşiretten Kız Almak...
Aşiretten Kız Almak…
Herkese selam olsun, canım memleketim Adana’dan…
Bilen bilir, biraz memleket sevdalısıyımdır. Severim şehrimi, en azından az kalsa da hala yemyeşil çevrede yaşamak,sıcağı yakıp kavursa da iliklerimde hissetmek,delikanlılarının ve hatta kadınlarının fazla cesur olması,sıcak kanlılığımız ve her ortama uyan yapımız,sanki bizi diğer bölgelerden ayıran en önemli özelliğimiz…
Ha… Arada çıldırıp, güneşe silah çekmişliğimiz, yok olmadı asfalta yumurta kırmışlığımız da var çok şükür!
Yinede severim yarı çatlaklığımızı ki ben tipik bir Adanalıyım beceremem incelmeyi, düz, lafı ağzında ancak hoşgörülü ve anında parlayıp sönenlerdenim.
Niye bu kadar memleketimi övdüğüme gelince, insan yaşadığı toprakların dışındaki hayatları, çevreyi görünce bir kez daha seviyor bulunduğu bölgeyi.
Evet, bu hafta oğluma kızımızın nişanını yapmaya gittik. Van…
Doğunun bu kesimlerini görmemiştim. İkinci gidişimiz. Oğlumun dediği gibi, bana parayla bile elde edemeyeceğim deneyimler kazandıran bir fırsat.
Hele birde aşiretten kız alınca, deneyim patlaması yaşıyor insan…
Gevdan aşireti…
Ben çok kardeşli bir aileden geliyorum, kendimiz için bu espriyi yaparken,asıl aşireti görünce peh.. biz kimiz dedim. Annem beş çocuk doğurunca çok, derken babaannenin on bir çocuğunu görünce şapkayı çıkardım ne yalan söyleyeyim.
Neyse ki kazasız belasız nişanımızı yaptık, darısı gençlerin düğününe, bu arada kayınvalide olmaya nasıl alışacağım hiç bilmiyorum.
Anlayacağınız sakin sessiz doğu-batı sentezini gerçekleştirdik…
Ve Van…
Van, değişik bir yapıya sahip, halk ve göçlerden gelenler (memur, öğrenci kesimi ve ajanlar) iç içe ve sanki paralel evrende yaşıyorlarmış gibi. Çarşıda göbeği açık, dövmeli, renkli renkli saçlı gençleri görürken, hemen onunla birlikte yürüyen türbanlı ya da yöresel kıyafetler içinde teyzeleri, amcaları, delikanlıları da görebilirsiniz ve ayrıca dizilerden fırlamış oldukça düzgün Türkçe’leriyle konuşan insanları. Gariptir ki ben göz ucuyla olanları seyrederken, biride birbirine şöyle bir dönüp bakmıyor. Sanki ne onlar onları görüyor, ne de onlar onları. İlginç bir kültürel birleşme. Ancak ne insanlara, ne de taşıtlara yetebilecek bir trafiği var, ayrıca oraya ve Van’a kadar geçtiğimiz bütün doğu şehirlerine korona uğramamış durumda. Bu salgında işini biliyor galiba.
Gezip görmenizi tavsiye ederim.
Gelelim bölgenin yaşadığı kuraklığa, evet bu anlamda herkes şikâyetçi ve kuraklıktan dolayı hepsinin mahsulü perişan olmuş. Kiminle konuşsak hep aynı konudan dertli, “tarladaki ürünlerimiz hep yandı ve bu kış özellikle doğru düzgün kar yağmadı” diyorlar.
Yıllardır kuraklıkla ilgili uyarılara rağmen sağ olsun gözünü, kulağını kapatan hükümet bu girdaptan nasıl çıkacak hiç bilmiyorum.
17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ydü. Rapora göre de “Türkiye'de 41 ilin kuraklık tehdidiyle karşı karşıya olduğunu, Türkiye topraklarının %13'ünde yüksek, %52'sinde de orta düzeyde çölleşme riski bulunduğu” belirtiliyor.
Bu raporda ne yazık ki sağanak yağışlara da sevinmememiz gerektiği, belirtilmiş. Zira uzmanlar kuraklık gibi sağanak yağışların da iklim krizinin bir sonucu olduğunu söylüyor. Kuraklık çeken yerlerde hızlı ve şiddetli yağışlar birdenbire düşerek sellere neden oluyor, toprağı sulamadan, barajları doldurmadan denize aktığı için kuraklığa çare olmuyor. Marmara'nın ölümünü ilan eden müsilaj, giderek azalan biyolojik çeşitlilik, temiz ve sağlıklı gıdaya erişimin zorlaşacağımızı da belirtilmiş.
Ve biz ,Paris Anlaşmasını,siyasi nedenler ve ekonomik nedenlerden dolayı hala imzalamadık.Hiç bir siyasi yönetici şunun farkında değil sanırım.Artık çıkar çatışmalarını bir kenara bırakıp, insan yaşamı için gerekli koşulların tekrar oluşması için, dünya ülkelerinin hep birlikte bu mücadeleye girmesi gerektiği, eğer ülkede temel ihtiyaçlar giderilmezse o ülkenin yöneticisi olmanın bir anlamı olmadığının,canlı neslinin tükendiği bir ortamda bilmem ki kimleri yöneteceklerinin bilincinde olmamaları üzücü.
O yüzden siyasete hiç aklım ermedi gitti…
Doğa, insanlıktan intikamını almaya başladı ve biz doğa ya hala saygılı olmamaya devam ediyoruz.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Seray LEVENT
ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ
1505647430754_IMG_1894.JPG
0322.4582496-4583053
http://www.ozgecancocuk.com
http://www.facebook.com/ozgecancocuk
Hayırlı olsun... güzel bir yazıydı özetle anladığım meşhur kızıldereli sözü geldi aklıma "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenemeyen bir şey olduğunu anlayacak."
YanıtlaSilteşekkür ederim. Anladıklarında da çok geç olacak..
Sil