Hay Allah! Marmara Ölüyor Mu?
Hay Allah! Marmara Ölüyor Mu?
Nedense hayatımız son dakika haberleri gibi,
Şok…Şok..Şok…
İyide bilenen ve olacağı belli olan, yüzyıllardır yavaş yavaş gidilen sona neden böyle hayretler içinde kalırız bunu pek anlamam…
Kolda yara kangren olmuş ve siz “bu kol kesilecek” deyince “aman Allah’ım!” Diye, feryat ediyorsunuz. Kesilmeden önce yarayı iyileştirmek, çaresini bulmak hiç mi, akla gelmiyor?
Ya da işinize gelmiyor.
İşte, Marmara Denizi’nin vahim sonu da bu…
Denizlerin tarihini araştırdığınız zaman, o hayret edilen gerçeğin aslında yüzyıllardır kangren olmuş bir kol olduğunu, görürsünüz.
Marmara Denizi’in çöplük hale gelmesi yüzyıllar önceye dayanıyor. Bakın kaynaklar ne diyor;
“Marmara Denizi'nin kıyı şehirlerinin çöp yükünü omuzlamasının geçmişi, yüzyıllar önceye gidiyor. Osmanlı dönemi İstanbul’unda, ilk çöp toplama sistemini Fatih Sultan Mehmet kurmuştu. Sonraları atıklar, çöp subaşılarının sorumluluğuna verildi. Acemi oğlanlar veya “çöp çıkaranlar” çöpleri subaşı gözetiminde arabalara ya da sırtlarında taşıdıkları küfelere doldurur; toplanan çöpler eşelenip, işe yarayanlar paylaştırıldıktan sonra gerisi denize dökülürdü. İstanbul'da çöp ve molozların Marmara'ya döküldüğü noktalardan ikisi, Langa ve Odunkapı civarıydı. Ancak o dönemlerde atıklar daha çok organik olduğu için doğaya karışabiliyor, önemli bir çevre felaketi yaşanmıyordu. Bu iş için Kumkapı, Yenikapı ve Samatya gibi özel noktalar seçilse de, rastgele çöp boşaltımının önüne geçilemediği dönemler de vardı. Örneğin 1764’te kayıkçılar kethüdası, denizdeki çöpler nedeniyle kayıkların pislik içinde yüzdüğünü, yolcu indirip bindiremediklerini kadıya şikâyet etmişti. 19. yüzyılda ise artan nüfusla birlikte İstanbul'un küçük dereleri kirlenmeye, bazıları bataklığa dönüşmeye başladı. Kasımpaşa, Tatavla, Yenibahçe dereleri adeta açık birer lağıma dönmüştü. Ahırkapı ve Kız Kulesi açıklarından Marmara'ya bırakılan çöplerin sahile vurması; kolera, tifo gibi salgın tehditlerini de artırıyordu. Bu yüzden 19. yüzyıl sonundaki salgın önlemleri arasında çöplerin daha açığa bırakılmasına da karar verilmişti.
Çöplerin denize dökülmesine ancak 1953’te son verilmiş ve Ümraniye, Habipler, Kemerburgaz’da oluşturulmaya başlanan çöp alanları kullanılmaya başlanmıştı. Ama nüfusu durmadan artan şehrin kanalizasyonu, sanayi ve tarım atıkları, gemi yakıtları halen birikmeye devam ediyor. Çöpün ve "sıfır atık" felsefesinin tarihini Deniz Kaynak'tan okuyabilirsiniz.”
Ya şimdi, herkes bir panikte “Marmara Denizi ölürse, Karadeniz de ölür” diyerek feryat ediyorlar.
İyide yara çoktan kangren olmuş ve kimse iyileştirme peşine düşmemiş, şimdi bu sahte çırpınış nedir?
Ama olsun…
Her gün açılan Milli parklarımız, dere yataklarına yerleştirilen devasa binalarımız var, onlar bize yeter!
Bu arada sanmayın bizde de her şey yolunda, böyle giderse Seyhan-Ceyhan Nehirlerimiz ve Akdeniz’in kaderi de farklı olmayacak.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Yorumlar
Yorum Gönder