Filler tepişir, çimenler ezilir.
Filler tepişir, çimenler ezilir.
Yunan mitolojisine göre, Zeus kendisine en değerli hediyeyi verene kentin koruyuculuğunu verecektir ve bunun için bir yarışma açar.
Denizlerin tanrısı Poseidon, Zeus'a uzak diyarlara dahi uçarak gidebilen ve savaşta yenilmeyecek bir At armağan eder.
Athena ise Zeytin ağacını. Yarışma çetindir çünkü ikisi de Zeus'a dünyanın en güzel hediyesini vermek isterler.
Kuşkusuz dünyanın en uzak diyarlarına gidebilecek ve yenilmez savaşçı bir
At mükemmel bir hediyedir, ancak Zeytin ağacı daha mükemmeldir.
Zeytin ağacının muazzamlığı karşısında başta Zeus olmak üzere tüm Tanrılar, Tanrıçalar büyülenmiş ve ağacın kutsallığı karşısında donakalmışlardır.
Tüm hırsına ve kazanma isteğine rağmen
Poseidon bile, zeytin ağacından o kadar etkilenmiştir ki aralarındaki çekişmeye rağmen
zeytin ağacının üstünlüğünü kabul eder.
Bunun üzerine,
Athena Zeytin ağacından bir dal kırıp Poseidon'a verir ve öylece aralarındaki düşmanlık zeytin ağacının rakipsiz güzelliği karşısında yok olur.
O günden sonra Athena'nın ismi Atina kentine verilir. ”Düşmana zeytin dalı uzatmak”
deyimi de neredeyse tüm dillere tam da bu mitten gelmiştir.
Çünkü Zeytin ağacı, düşmanınızın dahi kıyamayacağı güzellikte ve kutsallıktadır.
Dünyada kesilmesi yasak olan başlıca iki ağaç, Zeytin ve Sakız ağaçlarıdır.
Çok uzun süre yaşadığı için “Zeytin, sonsuzluktur.”
O yüzdendir ki beyaz posta güvercini her zaman ağzında bir zeytin dalı ile insanları, düşünceleri, ülkeleri birleştirir ve barışa çağırır.
Güvercin ve zeytin dalının, ayrıca Ecevit mavisinin ve kasketinin bende ayrı bir yeri vardır.
Bu hikâyeyi neden mi anlattım?
Öyle bir yozlaşmaya top yekûn gidiyoruz ki rahmetli Ecevit’i anmadan geçemedim. Zira dürüstlüğün, kibarlığın, temiz siyasetin yegâne temsilcisiydi. Ona ve diğer liderlere tek olumsuz düşüncem, arkalarına kendileri gibi düşünen liderler bırakamamalarıdır.
Son yazımda CHP’li olduğum ve şikâyet etmeye hakkım olmadığı yorumu gelince, böyle bir yazı yazma ihtiyacı duydum. Yozlaşmayı da bu bağlamda kullandım zaten. Bireysel yozlaşma; bireyin kendi iradesi, düşüncesi olmasına izin vermeyen, kişileri kalıplara sokan ve oldukça sığ düşünceleri barındıran, topluma din bağnazlığından daha da fazla zarar veren çağ dışı bir davranıştır ve maalesef bütün fanatikler yozlaşmanın temelini oluşturan kesimdir.
Bizler, şu düşünce de bu düşünce de diyerek, halk olarak haksızlıklara, bize ve geleceğimize verilen zararlara sessiz kalıp sadece o siyasi düşünceye yakın olduğumuz için her şeye alkış tutarsak bu devran asla düzelmez, düzeleceğe de benzemiyor.
Bizlerin tek fanatikliği Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretileri, aklı, düşünceleri olmalı hepsi bu…
Hangi dinde, mezhepte, etnik köken de olduğumuz bizi ilgilendirir. Bunun üzerine yorum yapmak, “tu… kaka” demek yobazlığın göstergesidir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşıyor ve kimliğinizde T.C yazıyorsa, Mustafa Kemal Atatürk ve silahtarlarının ve Türk halkının vatan yaptığı bu topraklarda yaşıyorsak, bu olay milleti de ilgilendirir. Anlayacağınız, nasıl ki bireyin kişisel tercihleri hakkında konuşmak doğru değilse, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu hakkında da olumsuz konuşmak kimsenin haddi olmamalıdır.
Özellikle ben yaşlara sesleniyorum, artık gençler evrensel düşünmeye başlamışken yani onlar için, ast olan canlı ve canlının yaşama saygısıyken, bırakın artık fanatikliği ki araştırmalar özellikle iktidardan başka yönetim görmeyen gençlerin deist, ateist olduklarını, bilime ve doğaya inandıklarını, çoğunun apolitik olduklarını ve siyaseti, aşırılığı anlamsız bulduklarını kanıtlamışken, bizlerin hala şu siyasi görüş, bu siyasi görüş derdinde olmayı bırakmamız lazım.
Sizi kimlerin yönettiğinden ziyade, halkına ne fayda göstermiş, ülkenin sosyo-ekonomik gelişmesinde ne faydası olmuş, vatanı için ne yapmış gibi… Soruların cevabını aramalıyız.
Bırakın, fillerle uğraşmayı, zira filler tepişirken ezilenler hep çimenler olur…
Mesele, o zeytin dalı için ağacını kökünden sökmemektir, mesele beyaz posta güvercinini özgür bırakabilmektir, mesele filken çimenleri ezmemektir…
Bırakın artık, kimin ne siyasi düşüncesi olduğunu, memleketim için, kim hayırlı iş yapıyorsa odur benim siyasi düşüncem.
Din, siyaset, takım taraftarlığı gibi fanatiklik, her zaman toplumu yönetenler tarafından topluma hâkim olma ve statü kavramıyla da ayrıştırma adına halka sunulan dayatmalardır ve bu yüzyıllardır böyleyken, artık değişen toplum yapısını gençleri gözleyerek bilgi sahibi olabilirsiniz.
Kabul edelim artık, önümüz de fanatik düşünceleri kabul etmeyen bir gençlik var ve onların tek derdi de insanca yaşam…
Velakin yozlaşmak, yobaz olmak illaki bir dini motife bağlı değildir. Evrenin güzelliğini ve sunulanların sadece bize endeksli ve özel olduğunu sanmakta yozlaşmanın mihenk taşlarındandır.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Yorumlar
Yorum Gönder