Çok Mu Yalnızız Ne?
Çok Mu Yalnızız Ne?
Bugün bunu düşündüm, evet ne çok yalnızız aslında şu koca dünyada, neden mi, böyle düşündüğüme gelince?
Etrafınıza alıcı gözüyle baktığınızda fark edersiniz.
Yok…yok.. .insanların hüzünlü bakışı, değil fark edilen aksine herkes gayet düzgün, mutlu, havalı…
Sahi, gerçek bu mu acaba?
Fakındaysanız, sosyal ve psikoloji bilimi artık bilimden çıkıp her köşeye bakkal gibi açılan,iki kursla işi götüren ticarethanelere dönüşmüş durumda.
Yine frakındaysanız eskiden, ekrana çıkanların yaptırdığı botokslar, dolgular artık yaş gözetmeksizin herkesin uygulattığı yöntemler haline geldi.
Peki, bunca çılgınlığın nedeni nedir sizce?
Yaşam koçu, danışmanlık denilen kavramlar artık günümüzün iş sahası haline geldi. Neden insanlar gerçek psikolog ya da ruh doktoru varken böyle yerlere rağbet eder…
Daha yirmili yaşlardayken neden insanlar yüzüyle, vücuduyla oynama ihtiyacı duyar?
İşte, bütün bunun nedeni içlerinde yaşadıkları kocaman yalnızlık…
Eskiden hepimizin bir sırdaşı, akıl danesi olurdu. Eşimize kızdık mı? Günlük rutinlerden sıkıldık mı? Oturur ona anlatırdık. Ya şimdi? İnsanlar söylediklerinin ileride aleyhlerine kullanılacağı korkusundan, dertlerini, kederlerini en uygun fiyata buldukları danışman denilen, ancak aslında kendilerine bile faydaları olmayan kişilerin kapılarına koştur koştur gitmekte buldu..
Bunları yazarken de kendi kendime gülümsedim, zira bende bir aile danışmanı ve öğrenci koçuyum, lakin bu işi, sadece öğrencilerimin ailelerine daha nasıl yardım ederim diye öğrenmiştim. O yüzden ben sayılmam galiba. Hep şunu söylerim özellikle ikili ilişkilerde kendiniz meseleyi halledemiyor ve kendinizden ödün veremiyorsanız sittin sene danışmanlara gidin hikâyedir.
İlişkiler de ödün vermeye gelince, eğer bir toplumda yaşıyorsanız ve bir gruba dâhilseniz ki aile de bir gruptur mutlaka kendinizden ödün vermek zorundasınız, “yok ben bunu yapmam” diyorsanız da başkalarından medet ummaya ve yalnız olmaya devam edersiniz. O yüzden dir ki “bir insan değişirse, dünya değişir” lafını çok severim.
Gelelim yüzümüzle gözümüzle uğraşmanın yalnızlıkla bağlantısına.
Yalnız insan, bu yalnızlıktan kurtulabilmek için yalan dünyanın içinde gezeler durur, zira farklı meziyeti yoksa da görünümüyle dikkati çekmek ister ki beğenilmek, göze hoş görünmek yalancı bir çevre edinmesine neden olur. Bu durumda da kimseyi yargılamak hakkım değil.
Hele, özellikle kadının aynı görünüme sahip olduğu, gülüyor mu, ağlıyor mu belli olmayan yüz mimiklerinin yok olduğu günleri yaşıyorken.
Bu uygulamaya başvuran kadınlarda çok haksız değil aslında, zira sürekli aldatılan, hep yarı yolda bırakılan kadın, sonsuz bir yalnızlık ve güvensizlik duygusuyla mücadele ediyor.
Çünkü çevresinde onu olduğu gibi kabul eden bir grup yok ve o varlığını ispatlamaya, yalnızlığının boşluğunu iltifatlarla doldurmaya çalışıyor.
Böyle giderse zaten bütün kadınlar bir tip tornadan çıkmış, yaş aldıklarında yaşlanan bir vücutta emanet durmuş kafalarla zombi misali ortalıkta gezmeye devam edecekler.
Evet, yalnızız, dertleşeceğimiz, güveneceğimiz, yaşlılığımızı da gençliğimizi de sevecek kimsemiz yok…
Peki, bütün bunlar kimin suçu?
Elbette ki bizim…
Erkek çocuklarımıza kadına saygıyı öğretmediğimiz, kız çocuklarımıza prenses olmadıklarını anlatmadığımız ve aile bağlarımızı sağlam tutmadığımız sürece suç bizim…
Neremizi yaptırırsak yaptıralım, hangi danışmana gidersek gidelim ruhumuzu arındıramadıktan, onu huzura kavuşturamadıktan sonra her şey boş…
Lütfen önce kendinizle barışın, yalnızlığınızın sorununu çözemiyorsanız, o yalnızlığınızı da sevin, sevin ki hayatta yüzünüzün gözünüzün dışında değerlerin ve dert dediğinizin merheminin yine sizde olduğunu fark edin…
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Seray LEVENT
ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ
1505647430754_IMG_1894.JPG
0322.4582496-4583053
http://www.ozgecancocuk.com
http://www.facebook.com/ozgecancocuk
Yorumlar
Yorum Gönder