Hepimiz Dört Kollunun Yolcularıyız...

Hepimiz Dört Kollunun Yolcularıyız… Bu aralar ortalık sanki biraz karışık, eğer fukara gazetesi bir şeyler fısıldamaya başladıysa mutlaka altında abartıda olsa gerçekler vardır, bunu hepimiz biliyoruz. Hırsın, kudretin, gücün, açgözlülüğün bilmediği ya da unuttuğu, kader denilen veyahut buna evrenin, ilahi gücün etkisi diyelim, işte bu faktörü gözden kaçırmışlığı oldu hep... Zira her canlının hangi nedenlerden olursa olsun, bu dünyada bir yaşam ömrü vardır. Bunu önlemenin olurunu da hala insan evladı bulamamış, türlü bilimsel çalışmalarla da çabalamaya devam etmektedir. Hele birde, ülkenin yöneticisiyseniz. Bu doğal süreç hep gizlenmiş, yok muş gibi diğer yöneticiler tarafından ülke yönetimi devam etmiştir. Tarih sayfalarında, ülke liderlerinin sağlık ya da ölüm haberlerinin günler sonra halka duyurulduğunu okumuşluğumuz var. Geçenler de Orhan Veli’nin nasıl öldüğü ile ilgili bir yazı gözüme çarpmış ve bir gün kullanırım diyerek bir kenara saklamıştım, bugüneymiş kısmet, ayrıca ortaokulda din dersi öğretmenimin, bizim beynimize kazıdığı “alkolikti şiirinde ki gibi,bok çukurunda balık oldu” söylemlerinin de ne kadar acımasız olduğunu bir kere daha öğrenmiş oldum. “Şinasi Beray, 1946 yılında, babasından kalma evin alt katındaki ahırı temizleyip meyhaneye çevirir. Ahırdan bozma olduğu için adını "ÜÇ NAL MEYHANESİ" koyar. Kapısı da kovboy filmlerindeki gibi kanatlıdır. Mekânın müdavimleri, Ankara Lisesinden sınıf arkadaşı Orhan Veli, Cahit Sıtkı Tarancı, Melih Cevdet Anday, Sebahattin Eyüboğlu, Can Yücel gibi Türk Edebiyatının dev isimleridir. Karikatürist Ratip Tahir Burak, veresiye defterine bir karikatür çizer ve üzerine, "İş dördüncü nalla bir ata kaldı, bir de meydana" yazar. Bunu gören Orhan Veli, hemen altına "ÜÇ NAL'a gelen, dörtnala gider"diye ekler. Şair Orhan Veli, 10 Kasım 1950 günü Üç Nal Meyhanesinden çıkar, giderken belediyenin açmış olduğu bir çukura düşer ancak bu olayı önemsemez ve İstanbul’a döner. 14 Kasımda bir arkadaşının evinde öğlen yemeği yerken fenalaşır. Cerrahpaşa Hastanesinde yanlış teşhisle "Alkol zehirlenmesi" tedavisi uygulanır. Gece yarısına doğru öldüğünde henüz 36 yaşındadır. 15 Kasım günü çıkan gazetelerde ve Ankara ve İstanbul radyolarının yanı sıra BBC, Amerika’nın Sesi, Paris ve Roma radyolarında aynı anda Şair Orhan Veli'nin "Alkol zehirlenmesinden" öldüğü tüm dünyaya duyurulur. İstanbul Savcı Yardımcısı Cahit Türesel bu ölüm nedenini şüpheli bulup otopsi yaptırır. Otopside ölüm nedeninin alkol zehirlenmesi değil "Beyin Kanaması" olduğu saptanır. Bu kanama da Ankara’da dört gün önce belediye çukuruna düştüğünde başını çarpmasından kaynaklıdır. Cebinden 30 kuruş para ile birlikte bir şiir çıkar. Bu anekdotu neden mi yazdım? Kim olursak olalım, zengin, fakir, lider ya da basit bir insan, hepimiz bir gün o dört kollu sandığın içine sığışacağız ve kefenimizde yükleyip götüreceğimiz hiçbir dünya malı olmayacak. Tek kalan yaşam içinde bıraktığımız izler olacak. Kimi sevgiyle anılırken, kimine de lanetler yağacak. İşte, bizden kalan tek parça; sevgi, hoşgörü, iyilikler ve her zaman buz dağının arkasını görebilme erdemi olsun. Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın! Seray LEVENT ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ 1505647430754_IMG_1894.JPG ‪0322.4582496-4583053‬ http://www.ozgecancocuk.com http://www.facebook.com/ozgecancocuk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

Neden Küpe Takarlar?

Hadi Yine İyiyiz…