Bir Ulusun Var Olma Mücadelesi…

Bir Ulusun Var Olma Mücadelesi… Evet, ortalama iki yıldır devam eden ve hala ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir virüsle hala mücadele ediyoruz. Hal böyle olunca yaşam bizler için de çocuklar için de anlamsız ve zor olmaya başladı. Özellikle bu dönemde çocuklarda belirgin bir şekilde çoklu gelişim geriliği dediğimiz uyaranların yeterince verilmemesi sonucu yaşanan, davranış bozukluğu ve algı geriliğine çok fazla rastlamaya başladık. Bununla birlikte yetişkinlerde ve yine çocuklarda oldukça kaygı bozuklukları baş göstermeye başlarken, öfke kontrolünde artık sıkıntılar bariz bir şekilde yaşanmaya başlandı. Elbette ki hepimiz bütün bunların nedenini az çok biliyoruz. Hayatımızda yaşanan değişim ile birlikte maddi manevi belirsizlik hepimizin dengesini bozdu. Aslında 2018’ler de başlayan ekonomik sıkıntıların üzerine salgında maalesef tuz biberi oldu bu fakirleşmeye hızla giden yolun. Artık milli gelir dağılımında ciddi şekilde uçurumlar gözle görülür bir şekilde yaşanırken, kısacası fakirin fasfakir zenginin zepzengin olduğu, orta sınıfın yok olduğu bir dönem de bizlerin çocuklarımızın ya da kendimizin ruh haliyle uğraşacak dermanı kalmadı. Çok mutsuz, Kendimizi yalnız hissediyoruz, Çaresizlik diz boyu, Kahkaha atmayı bırakın, tebessüm etmek bile bize ızdırap veriyor ve hepimiz artık yoksuluz… İnsanlara anlık keyif veren, onları biraz da olsa rahatlatan bütün hobilerden, zevklerden mahrum edildi. İnançlar üzerinden o kadar çok siyaset yapılıyor ki birey artık kendi inançlarından bile hızla uzaklaşmaya başladı. Peki, şimdi ne olacak? Toplum olarak maddi manevi cinnet geçirmeye razı mı, olacağız? Bana kalırsa, dünyayı bilmem, ancak Türkiye adı konmamış bir savaşın içinde, bunun adı da bireysel görünse de bir toplumun var olma, yaşama savaşı… Bir ulusu yok etmenin en kolay yolu, onların umutlarını, geleceklerini, yaşam standarlarını elinden almak ve amaçsız bir şekilde düşüncelerini dondurup biat etmelerini sağlamaktır. Bizde de yaşanan tastamam bu… Bütün bunların üzerine de hala çözemediğimiz salgın hikâyesi, kimin ekmeğine yağ sürdüyse hedeflerine hızla ulaşmayı sağlamıyor mu? Diyeceğim şu ki; Lütfen kendinizi Salı vermeyin, evet zor bir süreç yaşıyoruz, ancak biz Türk halkı sağduyulu, dirayetli bir halkız ve kendimizden çok çocuklarımızı düşünmeli onların geleceği için bir silkinmeliyiz. Ve lütfen, evlatlarınızı bir kenara atmayın, olası gözle görülür davranış değişiklilerini ve yaşıtlarından farklı davranışlarını gözleyin, zira aslında hedef bizim çocuklarımız.Gelecek nesillerimizi sorunlu bireyler olarak yetiştirdiğimizde, işte bir ulus bu şekilde yok olur gider ve biat eden, düşünmeyen, yorumlamayan bir nesil oluşur. Çocuklarınıza, şefkat gösterin, sıkıntılarınızdan dolayı onları teknoloji bağımlısı haline getirmekten vazgeçin ve Allah’ın size verdiği emanetlere sahip çıkın, zira siz sahip çıkmazsanız sokakta mutlaka sahip çıkacak birileri olacaktır. Kim ne derse desin bir savaşın içindeyiz ve Atatürk’ün kimlik kazandırdığı Türk kimliği bunca yıldır hiç bu kadar yerle yeksan olmamıştı. Gözümüzü oymaya hazır olan milletlere minnet ediyor ve el etek öpüyorsak, bilin ki bunun tek nedeni, Ata’mızın bize kazandırdığı onurlu kimliğimizi yok etme çabaları. Masa başında kazanılmayan bu topraklar, maalesef masa başında birilerine peşkeş çekiliyor. O yüzden bilinçli, sağlıklı çocuklar yetiştirmek ve bu sinsi savaşı kazanmak hepimizin görevi… Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

Neden Küpe Takarlar?

Hadi Yine İyiyiz…