Size sesleniyorum, artık işler değişecek!

“Size sesleniyorum artık işler değişecek!” Her toplumda ve her toplulukta mutlaka var olan sistemi bozma adına mutlaka birileri harekete geçer. Özellikle oturmuş ve adil bir sistem varsa, bu düzenden rahatsız olanlar toplaşır ve sistem içinde ne arıza varsa çıkartır. Bu durum bir ulus topluluğu da olabilir, bir sivil hizmet topluluğu ya da siyasi topluluk hiç fark etmez… Zira var olan düzen yavaş yavaş delinmeye başlar ve o topluluğun üyeleri önceleri bunu çok önemsemez, kendilerinden ve sistemden o kadar emindirler ki nasıl olsa yönetim kadrosu ya da toplum içindeki bireyler bunu fark edecek ve önlem alma gayretine gireceklerdir. Neden bilinmez ancak bizim toplumumuz uzun zamandır suskun, “aman bana bulaşmasınlar” düşüncelerini yoğun bir şekilde yaşarken, gerçekten fazla sebatkâr ve tembel bir toplum haline geliverdi. Ya da bütün bunların nedeni mental yorgunluk nedeniyle, “yansın mahalle ben saçımı tararım” moduna girmiş olmamızdan. Türk toplumunun her kesimde, her görevde ciddi değişime uğradığının, ne kadarımız farkındayız bilemiyorum. Evet, Türkiye kuruldu kurulalı hep bir kaos yaşandı. Genel durum itibarıyla bu memlekette yaşayan vatandaş her zaman kendini yalnız hissetti.68 kuşağı dediğimiz bir kuşak vardı ki şuanda çoğu haklar, dernekler, sendikalar onların sayesinde şekillendi. Peki, bundan sonra ne oldu ki toplumun her kesiminde şiddetli ve hızlı bir değişim yaşandı. Aslında bu değişim ne birden oldu, ne de beklenmeyen bir durumdu. Bunu hep birlikte el ele vererek başardık. Adına da modernlik dedik, hızla yaşadığımız yozlaşmaya… Sosyal anlamda insanlar, “ her şey mubahtır” diyerek vicdanı, ayıbı, vefayı hepten bir kenara attı. Artık dostluk, arkadaşlık, sırdaşlık kalmamış, bunun yerine yüze gülüp arkandan kuyu kazanların dünyasının içinde yaşar olduk. O yüzden insanlar ruh sağlığı için uzmanlara gitmiyor mu? Ufacık derdini paylaşacak dost bulmak öyle zorlaştı ki ve komşuluk bu da yitip gitmedi mi? Evet mahalle kültürü bitti, bu anlamda ciddi değişimlere uğradık iyi ama mahalle sayısı kadar olan apartmanlar da hiç mi komşuya ihtiyaç duyulmuyor? Aslında insanlar kabuğuna çekilmeyle de kendi hayatını güven altına alma çabasını yaşadılar. İş yaşamına gelince, eğer bir işte çalışıyorsak “canım istemiyor ben gelmiyorum” diyemezdik. Daha doğrusu demezdik, çünkü iş ahlakı denen bir durum vardı. Ben iyi hatırlarım evleneceğim için işi bırakacağımda. Kendi yerime yetişmesi için aylar önce bir arkadaşımın işe girip yetişmesini bekleyip, kına günüme kadar görevimi teslim etmeye çalışmıştım: kendi kınama misafir gibi gittiğimi iyi hatırlarım. Neden? İnsan insana lazımdır. Bunun paradan daha önemli olduğunu öğretti bize büyüklerimiz. Aile yaşamımızda bu değişimden nasibini aldı. İnsanlar evleniyor ve bir şekilde “biz oynamıyoruz” diyerek yollarını ayırıveriyor. Sonuç; Eğer çocuk da varsa, alın size psikolojik sorunlar yaşayan bir birey daha. Eskiden çok elzem sebepler olmadan insanlar pat diye ayrılığı düşünmez, önce düzeltmek için çabalardı. Buna özgür irade deniyorsa bence bunun adı bencillik… Yıka döke arkanda enkazlar bırakarak özgür irade olmaz. Peki, dernekler, sivil toplum örgütleri, ne bileyim sendikalar bunlarda ki değişimi hiç gözlediniz mi? Benim de bir dernek üyeliğim var ve uluslar arası bir derneğin şubat ayında 30.yılını kutlayacağım kurucu üyesi olduğum bir dernek. Çocuktum, gönüllü olmaya dünden razıydım, hiç de pişman değilim. Lakin ya bizde ki değişimler. Maalesef 8-10 yıl önce başladı her şey. Seçtiğimiz liderlerin liyakatsiz ve lakayt davranışları, sürekli yüze gülüp arkadan konuşmalar, “benim adamım, senin adamın” muhabbetleri, aidatların hunharca kullanılması falan filan… Ben gibi çok üye arkadaş hata yaptı. “Bu geçici bir durum, mutlaka eski üstatlar bu duruma el atacak “ dedik, ancak olmadı olamadı. Bir baktık ki yeni bir sisteme geçilmiş. Bu sistemin adı da “kral benim, ben ne dersem o olur”. Zira liderler topluluğu, bir zaman sonra, bir baktık ki aynı düşüncede ve egolarını kontrol edemeyen bir topluluk haline gelmiş. Geç mi kalındı bilmiyorum. Ancak gönüllü cebimizden para verdiğimiz hizmet için varlığımızı sürdürdüğümüz bu cemiyette lider seçtiklerimizin gayesini anlamak gerçekten çok zor. Ne yazık ki dernek başkanları, üyeler “dernekten ihraç ederiz” tehditlerine maruz kalıyor. Artık insanların kendi hesaplarında yaptığı yorumlar, paylaşımlar takip ediliyor ve suç teşkil etsin diye, ellerinden gelen yapılıyor. Olmadı ağır ithamlardan bulunup kişilerin özlük hakları ihlal edilirken, ne yaşanıyorsa bütün bunları “şahsi çıkarlar” algısına çevrilmesi adına, ellerinden geleni yapıyorlar. Ancak şunun farkında değiller galiba, kişisel hakları koruma kanununa göre de aslında suç işlemeye devam ediyorlar. Anlayacağınız bizlerde kınadıklarımıza dönmeye başladık. Bunun tek nedeni artık hatalara tepki vermek. Bunun tek nedeni yazma ve konuşma, eleştiri özgürlüğümüzün elimizden alınmaya çalışılması. Aslında tek derdimiz insanların bize sadece doğruyu anlatması hepsi bu… Toplumun hızla yozlaşmaya doğru gitmesinin ve yanlışı kabul ettirmek için uğraşılan mobinglerin sonu biter mi? Bence asla… Biz haklarımızı koruyamadığımız, sustuğumuz sürece, biri gidecek biri gelecek sadece liderlerin ismi değişecek hepsi bu… Toplum elbette ki değişecek, organları canlı bir organizmadır ve canlı her zaman değişim içindedir. Ancak bu değişim; iyiliğe, doğruya, hakkaniyete, kişilik özgürlüğünün korunmasına doğru olmalıdır. Mezarlık dizinde ki aktristin dediği gibi “Kadın, erkek, çocuk fark etmez haksızlığa uğrayan adalet arayan, fakat bulmayan tüm vatandaşlarımdan özür diliyorum! Savunmasız, masum insanların hakkını yiyen, onların canını yakan, yargıdan kaçan, kendini dokunulmaz sananlar size sesleniyorum artık işler değişecek!” Evet! Artık bir şeyler değişmeli… Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın! Seray LEVENT ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ 1505647430754_IMG_1894.JPG ‪0322.4582496-4583053‬ http://www.ozgecancocuk.com http://www.facebook.com/ozgecancocuk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

Neden Küpe Takarlar?

Hadi Yine İyiyiz…