Domuz Damı…

Domuz Damı… Malum bir deprem felaket yaşadık/yaşıyoruz. Bu arada yeni yeni kelimelerin anlamını da öğrendik. “Domuz Damı ya da Domuz Tamı” “maden ocaklarında çökme tehlikesi olan yerlerde tavanı dikdörtgen veya kare prizma şeklinde destekleyen ve ayak arkasından tavanın muntazam kırılmasını sağlayan özel bir tahkimat birimidir.” Olarak sözlükte tanımlanmış. Hala bu yaşam tünelleriyle insan kurtarmaya çalışan madencilerimize ülkem insanları adına sonsuz minnettarlığımı sunarım. İyi ki varlar… Ancak bu kadar deneyimli insanlara sahaya geldikleri gibi izin verilmedi? O başka bir muamma. Gelelim Adana’mın felaketine.1999 depremini de yaşayan bir insan olarak arka arkaya yaşanan sarsıntı, bu sefer beni oldukça korkuttu ne yalan söyleyeyim. Adana halkı çabuk organize oldu. Çok büyük sıkıntı yaşanmadı. Yardımlar hızla yapıldı ve yaralar sarılmaya çalışılıyor. Deprem bizim acı gerçeğimiz ve bu iyi yürekli halk kendi yarasını da hızla saracaktır. Benim anlamadığım bu acı gerçeği sadece biz mi biliyoruz? 2015’de 2000’den önce yapılan yapılar için depreme dayanıklılık belgesi alınma zorunluğundan vazgeçtiniz? Uzmanların “büyük deprem kapımızda” feryatlarını duymamazlıktan gelip, habire imar affı çıkarmakla ne kazandınız? Peki, sadece inşaatı yapanlar mı suçlu şu durumda? O kansızlık yaptıysa, imzaları atanlar, onay verenler sütten çıkmış ak kaşık mı oldu şimdi? Ya aylar önce Türkiye genelinde yapılan ve ruhumuzun bile duymadığı sadece haberlerde takım elbiseli ağabeylerin yalandan çömeldiği deprem tatbikatına ne demeli? Aslında diyecek, yazacak çok şey var. Biraz da iyi olanları paylaşmak istiyorum. Adı ne olursa olsun devlet, sivil yardım kuruluşları ve halk canla başla yardımlarını esirgemiyor. Çadırda yaşayanlara her türlü yardım geliyor, yardım sever insanlar çadırda yaşayanların banyo ihtiyaçlarını bile çözmeye çalışıyorlar. Anlayacağınız Türkiye bir yumruk olmuş durumda Allah hepsinin gönlünden geçenleri onlara versin… Aile, Sosyal ve Hizmetler birimi hemen çocuklarımızı düşünüp, bizleri yani kendilerine bağlı kurumları organize etti ve hepimiz bu çağrıya cevap verip çadır yuvaları, kulüpleri devreye soktuk. Bu oluşum çocuklara öyle iyi geldi ki bilemezsiniz. Şimdi sabahın erken saatlerinde dört gözle bizim gelmemizi bekliyorlar ve akşam biz görevi ASDEP’ye devrediyoruz. Çocuklar birazda olsa yaşadıkları kötü deneyimi oyun yoluyla unutmaya çalışıyor. Ancak öyle üzücü, yürek parçalayıcı olaylar yaşıyoruz ki bunu kelimelere dökmek oldukça zor. Belirli aralıklarla serbest resim yapmalarını istediğimizde gördüğümüz tablo aynı. Deprem, ölüm, doğum ve evsiz resimler… Özellikle 4 yaş üstü olaydan çok fazla etkilenmiş durumdalar ve bu hepsinin davranışlarına yansıyor. Aşırı taşkınlık, hızlı duygu geçişleri, kekemelik gibi…gibi… bozukluklar baş gösteriyor ve hatta çadıra girmek istemeyen çocuklarımızda oldukça fazla. Hızlı bir şekilde deprem yaşamış evlatlarımızın profesyonel destek alması gerekiyor. Bizler bir hafta sonra gideceğiz ve hatta bir hafta sonra herkes normal hayatına devam edecek. Peki, arkada kalanlar..? Yanlış politikalarınız sonucu yine bir nesil yok olup gidiyor, yanlış politikalarınız sonucu Hatay ‘da olmak üzere bir tarih yok olup gidiyor, yanlış politikalarınız sonucu milyonlarca can yitip gidiyor, yanlış politikalarınız sonucu çocuklar anasız-babasız, yurtsuz-evsiz kalıyor, analar-babalar evlatları için acı çığlığı atıyor. İlk aklınıza gelen eğitimi-öğretimi durdurmak oluyor. Başımıza yıkılan binalardan, bunlara onay verenlerden de mi ders almıyoruz? Bütün yaşadığımız felaket asla sadece iktidarın sorunu değil, aksine iktidara güçlü muhalefet yapamayanlarında sorunudur. Şimdi oy almak, cebinize %3 girsin diye onayladığınız binalarda açıklanmasa da 31 bin 974 den fazla insanın, onca yaralının vicdanını nasıl çekeceksiniz demiyorum ki bu olsa zaten onay vermez ya da durmadan imar affı çıkarmazdınız. Ben size şimdi diyorum ki “oy ve cep doldurma peşindeyken” ihtimalleri bile yok ettiğinizin nasıl farkına varmazsınız? Çok öfkeliyim. Çok üzgünüm. Ancak biz bu kadar kötülüğü hak etmiyoruz. Allah’tan gelene diyecek bir şey olamaz, ancak insandan gelmesi ve bir topluma hele eğitime sekte vurdurarak, bilimden uzaklaştırılarak kötülük yapılması… İşte bu kabul edilemez… Her şey saçma sapandı. Ancak biz ne kadar yürekli ve vicdanlı milletiz ki ırk, dil, din ayrılmadan tek yürek olabildik. Artık inanmak istiyorum ki bizi bizden ayıranların gözyaşlarına bakmadan yolumuza bu ülkenin asıl sahipleri olarak devam edeceğiz. Depremde hayatını kaybeden bütün canların mekânları cennet olsun, yaralıların acil yaraları iyileşsin ve evsiz, barksız, anasız-babasız, evlatsız kalanlara da Yaradan sabırlar versin. Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın! Seray LEVENT ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ 1505647430754_IMG_1894.JPG ‪0322.4582496-4583053‬ http://www.ozgecancocuk.com http://www.facebook.com/ozgecancocuk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

UYANIŞ...

Kayıp Nesil...