LEYLEKLER
Bugün internette gördüğüm bir yazıyı paylaşarak konuya girmek istiyorum. Yazının sonunda yazarın kim olduğu bilinmediği için alıntı denmiş. Bence çok bilinen ancak bizim bilmediğimiz bir kalemden çıkmış bir yazı… Yazıyı biraz kısaltmak zorunda kaldım zira bana verilen bölümü çok geçiyordu. Bir solukta okudum dilerim sizler içinde aynısı olur.
“Pamuk yumaklarını andıran yavrular yuvanın ortasında birbirine sarılmış kıpraşırken, anneleri onları seyrediyordu.
Leylek yavruları için yiyecek toplamak için uzun bir uçuştan sonra hiçbir yere konmadan tekrar yuvaya dönmüştü.
Neden bu zamana kadar beklemişti ki?
Soğuk günlerde onları korumak için üzerlerine yatmış, yağmurlu günlerde kanatlarını açmış ve ayakta bir çatı gibi saatlerce beklediği olmuştu.
Şimdi ise çok zor bir kararın eşiğindeydi. Gözlerini en küçük yavrudan alamıyor, yuvanın kenarında kıpırdamadan onu izlerken küçük yavru başına geleceklerden habersiz annesine gagasını uzatarak aç olduğu duyurmaya çalışıyordu.
Göç mevsimine çeyrek kala diğer yavrular gelişirken o hala küçücüktü. Oysa en büyük ağabey kanatlarını şimdiden çırpmaya başlamış, ilk uçuş talimlerine hazır olduğunu annesine gösterme çabası içindeydi.
Küçük kuşun büyük kardeşlerine yetişmesine olanak yoktu. Üstelik onların kısa zamanda gelişip göçe katılmaları için daha çok yiyeceğe ihtiyaçları vardı.
Leylek yavrulara kararsız bir adımla yaklaştı ve en küçük kuşu gagasıyla aldı. Tekrar yuvanın kenarına geldi. Küçük leylek dâhil bütün kardeşler çığlık çığlığa bağrışıyorlardı.
Leylekgagasındaki yavruyu usulca yuvanın kenarından bıraktı. Küçük leylek düşerken yuvanın kenarındaki dallara tutundu, saatlerce düşmemek için çırpındı, annesinden yardım bekledi.
Anne bu duruma hiçbir şekilde müdahale etmedi, seyirci kaldı. Ne yavrusunu yuvaya geri çekti ne de aşağı düşmesi için itekledi.
(Yuvadan yavruyu atarken leyleğin kararsızlığını bizzat gördüm. Ayrıca seyrettiğim videolarda da benzer durumlara rastladım. Birçok leylek yavrusunu yuvadan atarken benzer davranışlar sergiliyor.)
***
Diğer leylek yavrularının gözleri önünde gerçekleşen ürkütücü travma, belli ki kardeşlerin akıllarından hiç çıkmayacak, yetişkin olduklarında onlar da anneleri gibi davranabilecekler.
Anne leylek bu işi daha yavrular yumurtadan çıkmadan yapabilirdi ama 60 milyon yıllık genleri ona en zayıfını beklemeyi buyurmuştu.
Son yıllarda leylek davranışlarını inceleyen bilim insanları ilginç sonuçlarla karşılaşıyor. Bazı leylekler en küçük yavrularını yuvadan atmıyorlar.
Bunların tamamı yavru iken yuvadan atılmayan en küçük leylekler. Onlar canları pahasına doğa kurallarına direnerek büyük fedakârlıklarla bütün yavrularını hayatta kalmalarını sağlıyorlar.
Doğa “zayıfları” ayıklarken bazı kuşlar buna direniyor.
Doğanın kurallarını acımasızca kendi çıkarı için kullanan insan türü birbirinin üzerine basarak varlığını sürdürmeye çalışırken “alttakiler” hala direniyor. Alıntı
Şimdi gelelim neden bu yazıyı paylaştığıma;
Hayvanlar ve hatta bazen insanların (bence çoğunlukla insanların) güçsüzü ayak bağı olduğunu düşünüp, onu yok etmek ya da ezmek gibi bir doğal davranış sergilediğini günlük yaşamımızda hepimiz çok net ya yaşıyoruz ya da gözlemliyoruz. Ancak, hayvanlar bile artık böyle bir davranışın doğru olmadığını fark edip, güçsüz yavruları için başka yöntemlerin arayışına girerken biz insan evlatları bu konuda kafa bile yormuyoruz. Ne acı değil mi?
İşte bu bağlamda akıl, vicdan, eşitlik, hak ve özgürlükler, canlıya yaşam saygısı gibi… gibi… İnsani davranışlar devreye girmeli, öyle değil mi? Bizi diğer canlılardan ayıran tek şey akı, sorgulama ve mantık…
Hayvanlar bile artık, güçsüz yavrusunu atma yerine onları güçlendirmeye, belki de diğer hayvanların desteğini alarak yavrusunu ayakta tutmaya çalışırken ki bu örgütlü bir davranıştır bizler, birlik olmaktan, örgütlü hareket etmekten neden bu kadar çekinir ve hep kolay olanı seçeriz? Bu da başka bir sosyolojik araştırma konusudur mutlaka.
Bu durumda, işte o zaman devreye örgütlenerek, birlikte karar vererek ve birbirimize destek vererek, birlikte adil toplum oluşumunu sağlamaz mıyız?
İşte böylelikle bütün bunlar için sağlam dernekler kurmamız, güçsüzü bir kenara atmadan onu güçlendirmemizi ve böylelikle toplumun refahını yükseltmemizi sağlamaz mı?
Derneğin tanımı neydi?; dernek, belirli bir amaç etrafında bir araya gelen kişilerin oluşturduğu bir kuruluştur. Genellikle sosyal, kültürel, yardımlaşma veya eğitim gibi çeşitli amaçlar etrafında faaliyet gösterirler. Dernekler, insanların ortak çıkarlarını korumak, toplumsal hizmetler sunmak, bilgi ve deneyim paylaşmak gibi birçok önemli işlevi yerine getirebilirler. Ayrıca, demokratik katılımın artırılması ve toplumsal bilincin oluşturulması gibi süreçlere de katkıda bulunabilirler. Dolayısıyla, dernekler toplumsal kalkınmada ve demokratik süreçlerin işleyişinde önemli bir rol oynarlar.
O halde toplum olarak sağa sola savrulan bizlerin, artık var olan derneklerimizi ya da açılacak derneklerimizi çalışır hale getirip geleceğimiz için bireysel olarak bilinçlenme ve harekete geçme zamanımız daha gelmedi mi?
Unutmayın! Kibrit hikâyesi gibi bir düzine kibriti hiçbir güç kıramaz…
Şimdilik Her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
Yorumlar
Yorum Gönder