Çamurlarla Dans…

Depresyon….Günümüzün neredeyse olmazsa olmaz ruhsal gel-giti… İnsanlar kendine göre türlü nedenlerden dolayı depresyona girmeye meyilli bir ruh haline sahiptir. Kim bilir, belki de insan olmanın en ağır çaresizliği, ruhumuz ile aklımızı dengede tutamamaktır. Her insan geçmiş yaşamındaki yaraları ile olgunlaşır, ancak bu yaralar sadece geçici olarak kabuk bağlar ta ki tekrar benzer sorunlar karşısına çıkana kadar ve kabuk bağladığı sanılan yaralar kanamaya başlar. Bu döngü maalesef hepimiz de genel olarak böyle sürüp gider. Hepimizin duyguları kontrol etme, olumsuzluklarda direnç gösterme mukavemeti farklıdır. O yüzden kimine önemsiz gelen, kimi için de onun felaketidir. Geçmiş yaşamımız her zaman sinsice arkamızdan bizi kovalamaya devam eder. O yüzdendir ki bir şarkıda kimi göbek atarken, kimi hüngür hüngür ağlar. Ya da bir koku… Anlamsız ve anlayamadığınız duyguları size hissettirir. Bilinç, gizlediklerini size hatırlatmaya çalışır. Psikolog değilim, ancak her insan gibi bu sorunlarla zaman zaman boğuşan ve nedeni irdelemeye çalışıp, çareler bulmaya çalışına bir Âdem evladı olarak tek bildiğim. Bir insan geçmiş yaşamını kabul etmediği ve şimdiki yaşamında değiştiremediği olayları, değiştirme çabasına devam ettiği sürece ne depresyondan kurtuluyor ne de ruhsal olarak tam sağlığına kavuşur. Öncelikle her ne yaşamışsak yaşayalım, sonradan “ bu hataydı” dediğimiz hiç bir davranışımızın hata olmadığını ve o günün şartlarına ve duygularına göre olması gereken, bir deneyim olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Zira geçmişimiz, bizi, şimdiki halimizle tanıştırmıyor mu? Ayrıca büyüdüğümüz çevre, aile bütün bunlar bizim seçimimiz olmadığı için, o zamanda yaşanan hiçbir olumsuz davranışın suçlusunun biz olmadığımızı, olanı değiştiremeyeceğimizi kabul etmeliyiz. Kimse değişmez, yapılan hiç bir olumsuz davranış tekrar düzelemez. O halde bunun için mücadele edip enerjimizi, ruhumuzu yoracağımıza, en doğru davranış her şeyi olduğu gibi kabul edip, kalan hayatımızı ruhsal olarak dengede tutmak olmalıdır. “İyi de bu nasıl olacak” dediğinizi duyar gibiyim… Öncelikle, sizi ruhsal olarak dengesizleştiren ne varsa, hemen oradan uzaklaşmanız en kesin çözüm. “Hayır” demeyi kesinlikle öğrenmek ve yapmak istemediğiniz şeyleri size yaptırmalarına izin vermemeniz gerekir. O düğüne gitmek istemiyor musunuz? O iş sizi boğuyor mu? O adamla ya da kadınla yaşamınız kâbusa mı, dönüştü… Şartlarınızı ayarlayıp, gücünüzü toplayıp “hayır” demediğiniz sürece bu döngünün içinde boğulup durursunuz. Eğer ne ortamdan ne de size huzursuzluk veren nedenlerden bir türlü kurtulamıyorsanız. İşte o zaman mutlaka bir hobi edinmeniz, başka insanlara yardım edebileceğiniz işlere yönelmeniz lazım. Yardım deyince, aslında iyilik yapmak, ihtiyacı olana yardım etmek, sizi iyileştirecek yaralarınızın sızısını azaltacak en önemli ilaçtır. Zira kendinizi de iyileştirdiğinizi çok sonra fark edeceksinizdir. Hobi edinmek ayrı bir terapi aslında, ruhunuzu o an özgürleştiriyor ve kendinizi dinlemekten vazgeçiyorsunuz. Şimdi size kendi yaşamımdan bahsederek yazdıklarımın ne derece işe yaradığını anlatmak istiyorum. Eğer benim gibi erken hayata atılmış ve daha yolun yarısında dünyayla ilgili her görevini tamamlamış bir insansanız. İşte o zaman “ee şimdi ne olacak” diyorsunuz. Zira çocuklar büyümüş, hayat yollarını çizmiş, iş koşuşturmasını rutine bağlamış, çok insan bu duyguları yaşıyordur. Hele rutinler artık sizi mutlu etmiyorsa. İşte o zaman bir boşluk yaşıyorsunuz. Önünüzde iki seçeneğiniz oluyor ya usul usul ölümü beklemek ya da “daha dur yahu yolun yarısındayız” diyerek silkinip etrafınıza daha görerek bakıyorsunuz. İşte bende bu duygular içinde boğuşurken, karşıma seramik sanatları diye bir şey çıktı. Hiç anlamam, hiç ilgimi çeken işler değilken, hatır için başladığım bu sanat dalı şu anda bütün sıkıntılarımı yok eden tedavi haline geldi. Çamurlarla oynama, yeni bir şeyler yaratma ve beğenirler mi, kaygısı olmadan kendi dünyamı yansıtmaya çalıştığım, sihirli bir değnek oldu benim için. Boşu boşuna “sanat iyileştirir” dememişler. Ayrıca biliyor musunuz? Bilmediğim zamanda, kırdığım kaburgam yüzünden kaldırmakta zorlandığım kolum şu an da cin gibi… Çünkü sürekli yoğurduğum çamurlar galiba fizik tedavi yerine geçti. O yüzden herkese tavsiye edebilirim. Kısacası; Ruhsal dengesizliklerin en öneli nedeni geçmişi kabul etmeyip, mutsuz olduğumuz ortamlarda yaşamak ve irademiz dışında yaşadıklarımızın sorumluluğunu kabul etmek. Bunun için önce olanı, olacağı kabul edip tevekkülü elden bırakmayıp, lütfen sevdiğiniz bir hobi edinin. Ruh hastalanırsa beden de yok olup gider ne olur bunu unutmayalım… Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın! Seray LEVENT ÖZGECAN ÇOCUK YUVASI ve KULÜBÜ 1505647430754_IMG_1894.JPG ‪0322.4582496-4583053‬ http://www.ozgecancocuk.com http://www.facebook.com/ozgecancocuk

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünün Ardından…

Neden Küpe Takarlar?

Hadi Yine İyiyiz…